T.C.
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
İLETİŞİM FAKÜLTESİ
GAZETECİLİK BÖLÜMÜ
TÜRK MİZAHINDA KADIN TEMSİLİ
12011001016
AHMET SERKAN OKAY
MEDYA SÖYLEM VE İÇERİK ANALİZLERİ
YRD. DOÇ. DR. ELİF
KÜÇÜK DURUR
ERZURUM 2013
ÖZET
Yapılan araştırmada Türk mizahında
kadın temsilinin nasıl kullanıldığı araştırılmıştır. Mizah tarihi boyunca
yapılan, çizilen karikatürlerde kullanılan dil ve çizimlerle egemen gücün
kadına karikatürde nasıl temsil ettiğini bu araştırmada göreceğiz. Kullandığı
dil ve haber kalıpları aracılığıyla kamuoyunun zihnindeki konuların önemlilik
algılamasını etkileyen medyanın oluşturduğu cinsiyet kalıpları ve kadınları
temsil biçimleri çalışmanın temel konusunu oluşturmaktadır. Kadınların kağıt
üstünde sahip oldukları hak ve özgürlüklerin gündelik hayatta ne ile sınırlı
olduğunu göstermek amacıyla mizah dergileri üzerine bir inceleme yapılmıştır. Kitle
iletişim araçları erkek egemenliğinde, erkek söylemle haberleri iletmektedir.
Tüm dünyada görülen bu durum Türkiye'de de farklı değildir. Kitle iletişim
araçlarında kadınlar yönetimde söz hakkına sahip olamamakta, ağırlıklı olarak
alt kadrolarda görev almaktadırlar. Kadınlar haberlerde genellikle eş ve anne
rolüyle yer almakta, haber konusu olarak da şiddet, taciz, tecavüz, kaza,
magazin, sağlık, beslenme, çocuk vb. haberlere konu olmakta, danışılan-görüşü
alınan kişi olamamaktadırlar.
Egemen güç, mizahı
kullanarak kadını hamur misali yoğurarak istediği şekle ve şemaya sokarak
kamuoyuna yansıtmaktadır. Çalışmanın amacı, bu egemen gücün etkisinde Türk
mizahında kadın temsilinin ne tür objelere sokulduğunu göstermektir.
1.MİZAH NEDİR?
Mizah, insanların
doğasında olan eğlenme ve gülme ihtiyacını sanatsal biçimde gideren kimi zaman
ağır eleştirileri de içinde barındıran sanat dalıdır. Çok çeşitli tanımlamalar
sahip olan mizah temelde insanları güldüren resim, yazı ve görsel ürünlerden
oluşan eğlence materyalleridir. Mizahın ne olduğu ile ilgili çalışmalar yapan
filozof ve bilim adamları ‘’gülmenin sanatlı biçimi’’ olarak ortak bir
tanımlamaya karar vermişlerdir. Çeşitli dönemlerde de mizahın ne olduğu
konusuna inilmeye çalışılmış ve araştırmalar yapılmıştır
Mizah; “Bir
kimsenin hali, karakteri, yönelimi, eğilimi, tertip ve düzeni, dengesi, ruhsal
durumu, zekası ve akıl durumunu, yerli ya da yersiz istekleri, düş ve
kuruntuları, gülünç, olan bir şeyi görebilme, algılayabilme, anlatma yeteneği”dir
(Webster, t.y. : 1213).
Mizah, hayatın
güldürücü yönünü ortaya çıkaran sanat türüdür. İnsanı gülmeye sevk eden resim,
karikatür, konuşma ve yazı sanatıdır. Mizah eserleri sadece şaka, güldürme
maksadıyla söylenip, yazılıp, çizildiği gibi belli fikirleri ifade etmek için
de ortaya konulabilir.
1.1.MİZAHIN İŞLEVLERİ
Mizah toplumsal bir olgudur ve
gündelik hayatta çeşitli durumlara karşılık gelmiştir. Üç başlık altında
mizahın işlevleri ele alınacaktır:
1) Mizahın
eğlendirici-rahatlatıcı işlevi
2)
Mizahın fark ettirici işlevi
3)
Mizahın muhalefet işlevi
1.1.1. Mizahın eğlendirici-rahatlatıcı işlevi
İlk çağdan bu yana mizah yoluyla
eğlenme hep var olmuştur. İlkel insanların yaşamı, güçlüklerine rağmen sürekli
koşuşturma ve endişe içinde geçmez; bu insanlar da eğlenmeyi ve dinlenmeyi
bilirler ve olaylara güçlü bir mizah duygusuyla yaklaşıp kendi dertlerini
alaycı bir bakışla dile getirirlerdi. Mitlere eğlendirici bir hava katmak,
yaşamın dramatik yanlarını hafife almak alışkanlığına bu kültürlerde sık
rastlanmaktadır (Clastres, 1991:107).
Günlük hayatın
yoğun ve yorucu temposunda sinirleri yıpratacak birçok olayla karşılaşmak
hayatı daha çekilmez kılmaktadır. Küçük bir tebessüm bile günün geride kalan
kısmının güzelleşmesi, günün yorucu ve sıkıcı geçen kısmının çabuk unutulması veya
zorluklara yaklaşımın hafiflemesinde etkili olmuştur. Bir bakıma hayata karşı
direnme gücüdür.
Kant’ın öğrencisi Alman filozof
Schopenhauer mizahın eğlendirici yönü için şu sözleri söylemektedir:
‘’Trajedinin
eğilimi ve son amacı, bizi; razı olmaya yöneltmek, yaşama iradesini
olumsuzlayacak hale getirmek olduğu halde, komedi bunun tam tersine, yaşamaya
yöneltir ve yüreklendirir bizi. Gerçi komedinin de, bütün öteki hayat
betinimleri gibi, gözlerimizin önüne bir yığın acıyı ve iğrençliği serdiği doğrudur.
Ama komedi, bütün bunları geçici kötülükler gibi gösterir bize. Sonunda
hepsinin neşe ile biten şeyler olduğunu, her zaman yengi kazanan umutlar gibi
görülmeleri gerektiğini anlatır. Bundan başka, hayatın sayısız terslikleri
arasında sadece gülünebilecek ve
neşelenmeye yol açacak yanları seçer. Böylece, koşullar ne olursa olsun,
sevincimizi ve iyimserliğimizi sağlamak ister. Bütün olarak ele alındığı zaman,
hayatın çok iyi olduğunu ve her şeyden önce, eğlenilecek garip yanı bulunduğunu
ileri sürer’’(Schopenhauer, 1997:64).
1.1.2. Mizahın Fark Ettirici İşlevi
Mizahın ikinci
işlevi, insanların gerçekleri fark etmesini sağlamak, gerçeğe ulaşmaları için
onları düşündürmeye yönlendirmektir.
Günlük
hayattaki çelişkileri, insanların ve kurumların bürünmek istedikleri kimlikle,
gerçek kimlikleri arasındaki tutarsızlığı sergileyerek farkındalık
yaratmaktadır. ‘’ Eleştirel komedi genellikle bürokrasiye ve tutucu
davranışlara karşıdır. Otoriteyi temsil eden kişilerle ilk önce yüksek sesle
alay eder ve sıradan insan davranışlarına aykırı tutum ve düşüncelerini bir
araya getirerek uyumsuzluğu ve dolayısıyla da komiği ortaya çıkarır’’( Wagg,
1992:257).
Mizahın ana öğesi ciddiyete karşı
oluşudur. Mizahçıların dünyanın en ciddi insanları olduğuna inanlardan biriyim
ben de. Ne var ki, onların, mizahçıların, büyük mizahçıların ciddiyeti, yaşamı
ciddiye alışlarından değil!... Toplumun
temeli, bu üretici ciddiyet. Lakin her üretim biçimi ve onun getirdiği her
ciddiyet biçimi, bir süre sonra yerini yeni bir üretim ve ciddiyet biçimine
bırakmak zorunda. Yeniyi benimseyenler, çıkarlarına aykırı bulanlar eski düzeni
koruyabilmek için yapmacık bir ciddiyet icada kalkıyorlar. Bu ciddiyet bir
zamanlar çağdaş olan üretici ciddiyetin çağdışı kaldığını örtmek üzere
düzenlenmiş yalanlar ciddiyeti. Üretim ilişkileri griftleştikçe, bu yalanların
üstüne kurulu ciddiyetin oyunları da inceliyor, çarpıklaşıyor. Mizah işte bu
ideolojik örtüyü kaldırıyor, gerçeği olanca açıklığı ve çocukluğuyla
gösteriyor. Andersen’in terzilerinin oyununa düşüp Çıplak Gezen Kral öyküsünde
olduğu gibi çıkıp ortaya doğruyu söyleyiveriyor, bitenin bittiğini, eskiyenin
eskidiğini, ölenin öldüğünü açığa vuruyor(Arık,1998:65).
Mizah
baskının ve baskıcının gücünü ve güçsüzlüğünü sergiler, yalanını dolanını açığa
çıkarır, güvenini sarsar. Ciddiliğini ve ciddiliğe dayalı tılsımı
etkisizleştirir.
1.1.3 Mizahın Muhalefet İşlevi
Muhalefet işlevi,
mizahın en önemli işlevlerindendir. İktidara, otoriteye, baskı kuruculara gülme
yoluyla karşı gelmek ve onları gülünç duruma düşürmektir.
Totaliter
rejimlerde bütünüyle, otoriter rejimlerde ise büyük ölçüde, insanlar, değil
örgütlenebilme, grup bilinci taşıma, diğer
toplumsal kesim ve gruplarla güç ilişkisine girme özelliklerine sahip
olmak anlamında ‘’aktör’’, ‘’birey’’ bile olamazlar. Orada insanlar ancak dev
ve tek bir yapının parçasıdırlar. Farklılığa izin verilmez. Rejim yeniden
üretimini, büyük makinenin dişlilerini sürekli yağlayarak, yani kaçamakları
engellemeye çalışarak sağlar. İnsanlar ise varlıklarını sürdürmek için
‘’kurnazlığa’’ başvururlar, kenardan köşeden idare ederler. Sonuçta mizah
zayıfın güçlü karşısında bazen tek silahı, zayıflar arası dayanışma aracı olur.
Kendisi gibi olanlarla dolaylı iletişim kurar. Bu araç bir ihtiyacı karşılar,
savunma duygusuna cevap verir. Bu haliyle o toplumun her şeye rağmen
yaşamasının koşullarından birini sağlar (Kentel, 1991).
Halk için
yararcı olan görevci mizah, her doğup geliştiği yerde, kendisini doğup
geliştiren ortamı yaratan iktidar güçlerinin en ağır baskılarıyla ezilmek, yok
edilmek istenmiştir. Mizah
güçsüzlerin ve ezilenlerin sesini ve tepkisini oluşturmaktadır. Mizah sayesinde
en sert eleştiriler bile otoriteye, sertliğini hissettiren yumuşak bir dokunuş
gibi görünmektedir.
2. Türk Karikatür
Tarihi
2.1. Başlangıç Dönemi
Türkiye’nin
gerçek anlamda ilk mizah dergisi sayılan “Diyojen” 1869`da a
yayımlanmaya başlamıştı.
Sloganı ; ”Gölge etme
başka ihsan istemem” olan bu dergiden bazı örnekler;


1908 yılında İkinci
Meşrutiyet‘in ilanıyla dergi sayısı arttı ve “Kalem” (1908), “Karagöz“,
(1908) ve “Cem” (1910) dergileri yayına başladı.

2.2.Klasik Karikatür Dönemi
1919 ilâ 1923 yılları arasını
kapsayan Milli Mücadele yıllarının önemli dergileri arasında ise
“Diken” (1908), “Güleryüz” (1921), “Aydede” (1922) ve “Akbaba” (1922)
sayılabilir. Bu dönemde çizim değişmiş, en ince ayrıntılardan vazgeçilmiştir.
Dönemin en önemli sanatçısı Cemal
Nadir Güler’dir.
Türk karikatürünün
ikinci dönemi cumhuriyetin kurulmasını izleyen
yıllarda ortaya çıkmıştır. 1928'de yeni Türk alfabesinin benimsenmesi
okuryazar sayısını çoğalttığı gibi basın yayın alanında da önemli bir
canlanmaya yol açtı. Bu değişme ve gelişmeleri izleyen yıllarda karikatür,
günlük gazetelerin ayrılmaz bir parçası olmuş ve klasik Türk karikatürünün en
büyük ustaları yetişmiştir.
Bu dönemin
karikatürünün en belirgin özelliği çizimdeki değişmedir. Bir önceki dönemin
sonlarına doğru başlayan çizimlerdeki yalınlaşma süreci bu dönemde de
sürmüştür. Çizimlerde artik en ince ayrıntılardan vazgeçilmiştir. Karikatürün
gündelik olması bu ayrıntı düzeyinde çalışmayı olanaksız kılmaktaydı. Dönemin
bir başka çizim özelliği de insanların dışındaki varlık ve olguların da
karikatür kalıpları içinde çizilmeye başlanmasıdır. Çizim düzeyindeki üçüncü
gelişme ise bazısı batıdan alınmış simgelerin ve kalıpların kullanılmasıdır.
Örneğin şaşıran birinin şapkası uçar, birinin başının üstünde uçuşan yıldızlar
onun canının yanmış olduğunu anlatır. Yazı bu dönemde de gülmeceyi iletmede en
önemli öğe olmayı sürdürmüştür. Karikatürler resimlendirilmiş birer fıkra
gibidirler. Bir önceki döneme göre bu alanda da bir yalınlaşma gözlenmektedir.
Artık olayın hangi ortamda geçtiği, konuşmaların kimler arasında olduğu gibi,
çizimin açık seçik gösterdiği şeyler yazıyla açıklanmaz olmuştur. Eskiden
olduğu gibi bu dönemde de tümüyle yazısız anlatımların kullanıldığı olmaktadır,
ama bunların sayısı çok değildir. Yeni yazıyla yayımlanan ilk karikatür
albümlerinin çıkması, ilk karikatür sergilerinin açılması, ilk kadın
karikatürcünün yetişmesi yaklaşık 1950'ye kadar süre bu
dönem içinde olmuştur. Bu dönemin özelliği olarak söylenenlerin hepsinde
katkısı olan bu sanatçı çizgide sağlam bir anlatım dili kurmuştur. İlk çizgi
romansayılabilecek Amcabey'i
yaratmış, onun öykülerini çizgi film biçimine getirmeye çalışarak bu alandaki
ilk denemeleri yapmıştır. İlk kadın karikatürcü olan Selma
Emiroğlu'nun da öğretmenidir. Cemal Nadir karikatür sanatının sevilmesinin,
benimsenmesini sağlamış, genç karikatürcüleri özendirmiştir. Dönemin önde gelen
öteki adları arasında Münif Fehim Özarman, Ramiz
Gökçe, Ratip
Tahir Burak, Kozma Togo, Salih Erimez, Orhan Ural, Necmi Rıza Ayça bulunmaktadır.
Bu sanatçılardan birçoğu sonraki dönemlerde de karikatürcülüğü sürdürmüştür.



2.3. Çağdaş
Karikatür Dönemi
II. Dünya
Savaşı’nın bitmesinden sonra Türkiye’nin dış dünyaya açılmasına, siyasal ve
ekonomik alanda liberalleşmesine paralel olarak basın-yayın yaşamında gözlenen
canlanma ve çeşitlenme karikatüre de yansımış, Türk karikatürü yenilenip
çağdaşlaşmaya başlamış, çalışmalarını uluslararası düzeyde kabul ettiren
sanatçılar yetişmiştir.
Türk karikatürü 1960'tan sonra bir duraklama dönemine girdi. Sanatçıların
anlatım açısından yenilikler getirmeyişinin yanı sıra okuyucu ve izleyici de
karikatüre daha az ilgi göstermeye başladı. Gazete ve dergiler yalnız
yurtdışından alınan karikatürleri ve adını duyurmuş Türk sanatçılarının
yapıtlarını yayımlıyor, genç sanatçıların çalışmalarına fazla şans tanımıyordu.
Duraklamaya neden olan etkenlerden biri karikatürün giderek soyut bir grafik
sanat düzeyine gelmesi, anlatımını karmaşık simgeler ve çizim teknikleriyle
iletir olmasıdır. Karikatür
çizgiyle gülmece yapma sanatıdırdüşüncesi
yerini, karikatür güldürmez düşundürür düşüncesine bıraktı, gülmecesi sınırlı bu yaklaşım da
geniş izleyici kitlesi tarafından benimsenmedi. Konu ya da anlatım yolu
bulamayan karikatürcüler güncel olayları resimlemekten ileri geçemeyen yapıtlar
üretir oldular. Bu dönemin sonlarında, 1969'da Semih Balcıoğlu, Turhan Selçuk ve Ferit
Öngören'le birlikte Karikatürcüler Derneği'ni kurdu.
2.4. Yeni Karikatür
Dönemi
Oğuz Aral’ın
1972′de çıkarttığı GırGır yepyeni bir ekol başlattı. Kısa sürede
yüksek tirajlara ulaşan bu derginin en önemli özelliği adeta bir mizah okulu
görevi görmesi, günümüzde çıkan birçok mizah dergisinin çizer ve yazar ekibinin
bu dergiden yetişmiş olmasıdır.
Halençıkmaktaolan Leman (1991), Uykusuz (2007), Penguen(2002),şimdilerdeçıkmayan Hıbır (1989), Limon (1985),Çarşaf (1976), Pişmiş
Kelle gibi dergilerin “Gırgır”dan türemiş olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Karikatür günümüz Türkiye'sinde yaygınlık
açısından en önde gelen sanat dalı durumuna gelmiştir. Sanatsal yaratıcılık
alanı olarak geniş kitleler tarafından ilgiyle izlenmekte ve sevilmektedir.
Gülmece dergilerinin sayısı çoğalmış, ayrıca gazete ve dergiler de gülmece
ekleri vermeye, amatör çizer köşeleri düzenlemeye başlamişlardır. Büyük
kentlerin dışında da sergiler, yarışmalar düzenlenmektedir. Bunlara paralel
olarak karikatürün tarihini, kuramını konu alan yazılar, kitaplar
yayımlanmaktadır.
.
3.MEDYADA KADIN TEMSİLİ
Medyada kadının
temsili üzerinde cinsiyetçiliğin üretimi, bunları üretenlerin çoğunun erkek
olmasıyla ilişkilendirilir. Üretim süreci içinde yer alan kadın medya
profesyonellerinin konumu genel olarak ataerkil yapının yanı sıra Türkiye’deki
medya endüstrisinde yaşanan değişimle ilgilidir: Türkiye’de on yılı aşın
süredir medya büyük holdinglerin yatırım yaptığı bir alan olmuş ve medyanın
kendisi de büyük bir endüstriyel yatırıma dönüşmüştür. Şu anda basın, yayın,
reklamcılık, dağıtım, vs. gibi farklı medya sektörlerinde daha önce de
bahsedildiği üzere birkaç büyük grubun egemenliği söz konusudur. Medya
endüstrisindeki bu yoğunlaşma medya çalışanları için olumsuz bir etki
yaratmaktadır. Rekabet halinde olan büyük medya grupları çıkarlarını emeğe
karşı birleştirmektedirler. Şu anda büyük medya gruplarının içinde ( Anadolu
Ajansı ve Cumhuriyet gazetesi hariç) sendikalı olan hemen hiç kimse yoktur.
Üstelik sendikal örgütleme de büyük medya gruplarınca hoş karşılanmamaktadır.
Dolayısıyla, genel olarak hem kadın hem de erkek medya çalışanlarının
çalıştıkları kurum, işleri ya da özlük hakları konularında pek bir güce sahip
oldukları söylenemez.
Sendikanın
neredeyse yok olduğu medya ortamında meslek örgütlenmeleri de güçlü değildir.
Medyada daha üst organlarda, karar alma mekanizmalarında çalışanların çoğu
erkektir. İş bölümü cinsiyetçi olarak kurulmaktadır, özellikle 1980’lerden
sonra bu alanda daha çok kadın çalışmaya başlasa da, beş çalışandan ancak biri
kadındır ve hala kadınlar için medyada çalışma koşulları daha güçtür. Her
kadının kadın bakış açısına sahip olduğu iddia edilmemekle birlikte, böyle bir
bilince sahip olan kadınların da bunu medya ürünlerine aktarabilmeleri çok
zordur. Çünkü yönetici kadroların çoğu erkekler tarafından işgal edilmekte ve
erkek egemen değerler sistemi içinde çalışılmaktadır.
Medya
ürünlerinin üretildiği yapıya ve medya çalışanlarının bu yapı içindeki
konumlarına kısaca değindikten sonra şimdi medyada kadının temsilinin dört konu
çerçevesinde ele alacağız.
Bunlar:
1. Anne
ve eş olarak kadın
2. Cinsel
nesne olarak kadın
3. Kadının
şiddet eyleminin hedefi olarak sunulması
4. Farklı
kadın tiplerinin “dişilik” temelinde ortaklanması: Medyada kadınlara öğüt
verilmesi
3.1. Anne ve eş olarak kadın
Medya, varolan
değerleri olduğu gibi kabul ederek sorgulamadan dolaşıma sokar ve yeniden
üretir. Erkek egemen ideolojinin kadına biçtiği roller ise annelik ve eşliktir.
Toplumsal yaşamın her alanına başat olan bu ideoloji medyada da hiç kuşkusuz
karışımıza çıkar. Her gün izlediğimiz reklamlarda, dizilerde, filmlerde,
magazin programlarında, haberlerde bunun pek çok örneğinin görmekteyiz. Medyada
kadının anne ve eş olarak rolü üç biçimde karşımıza çıkar: Temizlik, yemek ve
çocuk bakımı. Bununla üretilen ise bu şekilde aile içindeki sorunların,
çatışmaların ve eşitsiz iş bölümünün tamamen görmezden gelinerek onun yerine,
kadının ezilmesi pahasına, ailenin uyumu, mutluluğu ve birlikteliğinin öne
çıkarılmasıdır.
Temizlik ve gıda ürünlerinin
reklamlarında;
·
En çok anne ve eş
olarak kadın, onlardan sonra da ikinci sırada çocuklar, ailenin yaşlı kadınları
yer almaktadır. Reklamların kadınları güzel, bakımlı, saçları yapılı, sağlıklı
ve formdadır. Giysilerin genellikle beyaz renkte ve şıktır. Bu kadınların yerleştirildiği mekanlar çoğunlukla mutfak, banyo ve
alışveriş merkezleridir.
·
Kadınlar ev işi
yapmaktan dolayı memnun, huzurlu ve tatminkar. Örneğin; “Kendinizi iyi
hissedin” sloganları eşliğinde ev işin yapan kadının kendine olan güven duygusu
pekişir.
·
İdeal bir dünya
çizilir ki bu dünyada kadın “her gün bir sürü işi aynı anda ve üstelik dört
dörtlük1 yapar. İdeal dünyanın “mükemmel” kadının üzerindeki yük ve eşitsiz iş
bölümü görünmez kılınır.
·
İdeal dünyada ev
işleri bazen de Sinderella öyküsü içerisinde sunulur. Örneğin; herhangi bir
temizlik ürünü reklamında sıradan bir yaşamanın içindeki kadın, ev işi yaptığı
için büyülü bir dünyaya geçmekle ödüllendirilir: bu büyülü dünya ise
evliliktir.
·
Bazı temizlik ürünleri
reklamlarında görüldüğü üzere, kadınlar ev işini daha iyi yapmasın konusunda
birbirlerini karşılaştırmakta ve “dünya mükemmel olana” öykünmektedir. Kadınlar
böylece “daha iyiye” ulaşmak için bir anlamda psikolojik baskı altına
alınmaktadır.
·
Sadece kadınların yer
aldığı reklamlarda bile kadınlara neyi nasıl yapmaları gerektiğini söyleyen,
onlara öğüt veren bir erkek sesi fonda yer alır.” Genelde temizlik ürünleri
reklamlarında kadınlar ön planda olmakla beraber, sadece erkeklerin yer aldığı
reklamlar da vardır.
·
Gıda ürünleri
reklamlarında kadınlar genelde mutfakta yemek hazırlamakta ya da sofra kurup,
servis yapmaktadır. Kadın bu işleri yaparken kocası ise ya televizyon
izlemektedir ya da çocuklarıyla oynamaktadır.
3.2. Cinsel nesne olarak kadın
Reklamlarda
temizlik ve vücut bakımı ürünlerini kullananlar genellikle kadınlardır. Bunun
arkasında şu nedenler olabilir: Reklamcıların hedef tüketici kitlesi genellikle
kadınlardır. Bundan ötürü reklamda kullanılan obje kadınlardır.
Medya kadının
bedenini teşhir edilmesi ve erkeğin bakışına sunulmasından da öteye giderek
kadını erkeğin cinsel arzularını tatmin eden bir “meze”ye indirgeyebilir.
Örneğin; çeşitli Algida reklamlarında bu yiyeceklerin tadına bakanlar kadınlar
olmakla birlikte, bu reklamlarda imlenen kadınların kendisinin tad verici
olduğudur. Zaten bu reklamlardaki kadınlar yakın çekimle parmağını ağzına
götürerek şehvetlendirici bir şekilde oral seks tarzında fantezilerle reklamda
obje olarak kullanılmaktadır.
Reklamlarda, paparazzi
programlarında ya da bulvar gazetelerinde dolaşıma sokulan “kadın bedeni” müzik
videoları, talk show’lar gibi değer medya türlerinde de tüketilir ve tüketime
sunulur.
Her metin
birbirleriyle konuşarak birbirlerine gönderme yaparlar. Her metin bir diğeriyle
ilişkilidir. Bir metinden mesajlar yayılır ve tüm diğer metinler üzerinde etki
yaratır. Cinsiyetçilik de böyledir, gündelik hayattan bir medya programına,
oradan da başka bir medya programına yayılır. Örneğin, 2000’li yılların
ortalarına değin ulusal bir televizyon kanalında yayınlanan Zaga adlı talk show
programında Okan Bayülgen, Show TV haber programı sunucu Reha Muhtar böyle
yapar diyerek, aslında benzeri bir tarzı kendi programında da kullanır.
3.3. Kadın şiddet eylemi olarak sunulması
Türkiye’deki
kadınların yoğun biçimde en başta ev içinde olmak üzere şiddete maruz kalmaları
medya içeriğinde de uzantısını bulur. Haberlerde şiddete maruz kalanların
öyküsü yazılırken bu kadınların kimliklerine,işlerine vs. gönderme yapmak
yerine yine onların güzelliği, gençliği, eş ve anne olmaları, ‘kadersizliği’
vurgulanır. Şiddete maruz kalma nedenleri zaman zaman ön plana çıkarılarak
şiddet haklılaşır. Şiddet eyleminin aktörü erkek ve erkeğin içinde yetiştiği
toplumun erkek egemen değerleri sorgulanmaz. Medya haberleri bu olayları ev
içinde yaşanılabilecek küçük tatsızlıklar şeklinde, ailenin iç işleri oalrak
kavrayarak kadınların özel hayatlarının politik olduğunu görmezden gelir.
Şiddet aile içinde değilse de bu sefer
medya kadını kurbanlaştırmaya, şiddet uygulayanı ise canavarlaştırmaya, sapkınlaştırmaya
çalışır. Bu da okuyucu/izleyici kadına yönelik kökenlerini ve yaygınlığını
sorgulamaktan alıkoyar. Örneğin; pek çok
Türk filminde ve dizileride olduğu gibi, örneklerimizde de kocanın otoritesinde
simgelenen kutsal ‘aile ocağı’ kadınların bireysel varoluş haklarını siler.
Yazılı basında
kadına yönelik şiddet haberleri, gazetelerin üçüncü sayfasında yoğunlaşır. Özel
alanın politik olarak görülmediği, toplumsal olgu olan şiddetin kişisel bir
sorun oalrak ele alınarak bir polis-adliye vakası olarak nitelendirildiği bu
haberlerde olay magazinleşmiş kurllara bilr uyulmaz. Kadına yönelik şiddet
biçimlerinde öldürme,basında en çok karşımıza çıkan şiddet türüdür. Bunun
nedeni de öldürmenin diğer şiddet türlerinden daha çok meydana gelmesi değil,
ama dayak ve cinsel taciz gibi daha yaygın şiddet türlerinin olağan olaylar
olarak görünüp gazetelere yansımamasıdır.
3.4. Farklı kadın tiplerinin “dişilik” temelinde ortaklanması:
Medyadan kadınlara öğüt verilmesi
Medyada kadının
temsili en çok anne, eş ve cinsel nesne olarak karşışımaz çıkar. Ancak, az
olmala birlikte kadının medya meslek sahibi oalrak farklı yaşantılarla temsil
edildiği durumlar da vardır. Bu durumlardan bile genellikle medya farklı kadın
tiplerini ve farklı kadın yaşamlarını “dişilik” paydası altında ortaklayarak,
erkek egemen idolojinin “ideal” kadın imgesini yeniden üretir. Bu kadının en
önemli özelliği, dış görünüşüdür. Farklı medya metinlerinde, ahberlerde, talk
showlarda, reklamlarda, magazin programlarında, dizilerde kadınlara sürekli
oalrak şu öğütler verilir:
·
Vücudun formda,
saçların dolgun olmalı,
·
Başarılı olşmak için
çok çalışmalısın,
·
Erkeğin desteğpini
arkana almalısın,
·
Ne yaparsan yap,
erkeklerden geride olmayı kabul etmelisin,
·
Erkeği memnun
etmelisin.
Özetle medyada kadın, bedeni ve
feminist hareketler aşağıdaki işlemlerle kamuoyuna yansıtılır:
1. Kadın
bedeni erkek bakış açısına sunulur, “et”e indirgenir.
2. Kadınlar
haber metinlerinde ikili bir rol kurgusuyla kadınlık durumunu temsil ederler:
Ya özverili bir anne-eşlerdir ya da fettan-kötü kadınlardır. Böylece farklı kadınlık
durumları haber metinlerinde görmezden gelinir. Cinsiyetçi ideoloji her
halükarda kadınları “dişilik” paydasında ortaklamaya çalışır.
3. Örnek
anne ve eş kadınların, aile içinde yaşadıkları sorunlar ve iş bölümündeki
eşitsizlikler haber metinlerinde görmezden gelinirken, ailenin uyumu, mutluluğu
ve birlikteliği ön plana çıkarılır. Bu şekilde özel alanın politikleştirilmesi
engellenir.
4. Kadın
hareketleri haber metinlerinde ya yok sayılır ya da marjinalleştirilerek
sunulur.
5. Farklı
aidiyet tasarımınlarına sahip kadınlar çoğu zaman erkek aktörler
tarafından/üzerinden dillendirilmekte, anaakım medyanın haber metinlerinde
farklı kadın kimliklerine yeterince söz-temsil alanı/ olanağı sunulmaktadır.
6. Kadınların
çalışma yaşamına dahil olması ya kadına uygun iş ya da kadın işi tanıma uygun
işlerde haber metinlerine konu olur. Bu tanımların dışında çıkan kadınlar
sansasyonel haberlerin konusu olarak, marjinalleştirirler: “Denizli’nin ilk
kadın otobüs şoförü X halinden memnun”, “Uzay mekiği kadın komutana emanet”, “Kadın
komutanın en zor görevi” haber başlıklarında olduğu gibi.
7. Kadınlara
yönelik şiddet eyleminde kadınların ya müsait olduklarının, ya uygun ortam ve
olanak sağladıklarının altı çizilir. Şidder eyleminin kurbanı kadın “mağdur”
olduğu için suçlanır.
4.KARİKATÜRDE KADIN TEMSİLİ
Türk medyasında oluşan kadın temsilini yukarıda
belirtilen kategorilerde inceledik. Türk mizahında da kadını bu kategoriler
içerisinde inceleyebilir ve bu sonuçla da eleştirebiliriz. Ancak her ne kadar
farklı kategorilerde incelense de kadın sorunları, ülkenin ya da bölgenin
eğitim, kültür, ekonomik, politik ve coğrafi durumuna göre belirgin bir şekilde
farklılıklar gösterir.
Ataerkil bir toplumun gelenek ve görenekleri
yasalarla kadınlara yeni haklar ve sosyal olanaklar sunsa da erkek egemen
toplum bunları kendi ekonomik, siyasal ve hukuksal yaptırımlarıyla birlikte ele
aldığı sürece bu kısır döngü kadının aleyhine işler.
Bir başka
açıdan bakıldığında kadın ve erkek arasındaki fiziksel, psikolojik ve biyolojik
ayrımlar da yadsınamaz. Bu da erkek egemen toplumda kadın sorunları olarak öne
çıkarılır. Kadının bedensel olarak erkekten farklı oluşu, doğum olayı, çocuk
büyütme, vb durumlar zaman zaman onu edilgen kılar. Bu gerekçeyle erkek egemen
toplumda kadın ister istemez geri duruma itilir. Karikatür sanatına
bakıldığında da kadın erkek oransızlığı gözden kaçmaz. Karikatürdeki erkek
egemenliği tüm dünyada da kendini gösterir. Bizde ilk kadın karikatürcü
1908-1918 Meşruiyet Dönemi’nde Leylâk dergisinde görülür. On beş günde bir
yayımlanan dergi 1914’te iki sayı çıkar. Çizerleri arasında Fatma Zehra Hanım
vardır.
Karikatür
dergilerinin ve karikatüristlerin temel işlevlerinden biri mizah yoluyla haber
yapmaktır. Bu haber verme karikatürün kendi kurgusu, kendi anlayışı
çerçevesinde ve kendi üslubu ile oluşturulur. Siyasal, sosyal, kültürel,
ekonomik, sanatsal, felsefi, edebi ve psikolojik aktüaliteyle ilgilenen
karikatür bunu okuyucuya ileterek haber yapmayı amaçlanmaktadır. Karikatürdeki
egemen toplumun karikatürde kadın temsilini kendi istekleri doğrultusunda hamur
misali yoğurarak kamuoyunda eşitsizlik yaratılmıştır.
Slogan metnin
retoriğini incelemek özgül anlatım ve ikna yollarını ortaya koymak açısından
önem taşımaktadır. Masallara, mitlere ve fıkralara uygulanan öyküsel ve
mantıksal yapı analizi yapılmıştır. Bu nedenle araştırmada kullanılan yöntem
içerik analizidir. İçerik analizinde kullanılacak, görsel inceleme gerektiği
için analiz yapılan dergi ve sayfaları gösterilerek yorumlanacaktır.
Araştırmada; Penguen, Uykusuz, Gırgır ve Leman dergileri incelenmiştir.
Araştırılması
yapılan dergilerdeki içerik analizindeki argümanların iletmek istediği
mesajlarda gözlenen özelliklere göre kategorize edilmiştir. Bu kategoriler
şöyledir:
1. Mizah
dergisinde dişil karakterin kullanımı
2. Karikatürde
kadının çizgideki betimsel özellikleri
-
Arzu nesnesi - Aşk öznesi - Dominant
- İkoncan - Mağdur
-
Domestik - Kız çocuk - Birleşme - Anne, eş durumu – Eşitlik durumu
3. Karikatürde
kadının mesleki görünümü
4. Karikatürde
kadının toplumsal sınıflamadaki rolü
5. Karikatürde
kadının mekandaki görünümü
4.1. Mizah dergisinde dişil karakterin kullanımı
Türkiye’de
mizah dergilerine bakıldığında en çok kadın karakterini kullanan mizah dergisi
penguendir (bir sayıda ortalama 52 kadın karikatürü). Penguen dergisinde çizer
olarak görev yapan Metin Üstündağ kadın karikatürü üzerine yoğunlaşmış ve kadın
erkek ilişkisi üzerine özgünlük kazanmıştır.

Şekil 1: Metin Üstündağ-Penguen
4.2. Karikatürde kadının çizgideki betimsel özellikleri
4.2.1. Arzu nesnesi
Ataerkilden
beri gelen egemen toplumun arzularını gidermek için araç olarak kullanılan
kadın, karikatürde de arzu nesnesi olarak kullanılmıştır.
Cinsel ve
Erotik Karikatürlerde Birey, olsaydı birey kavramının irdelenmesi bizi
dirimbilimin derinliklerine de götürebilirdi. Wilhelm Reıch bu konuyu “Kişilik
Çözümlemesinde” ayrıntılarıyla ele almıştır. Oysa cinsellik kavramında da bu
dirimbilimsel özellikleri ana çizgileriyle görebiliriz. Erich Fromm Sevme
Sanatında, Freud’a göre sevgi, temeli cinselliğe dayanan bir olgudur, der. Bir
alıntıyla şöyle sürdürür, “İnsan kendisine en büyük zevki, cinsel(cinsel
organlarla) sevişmenin verdiği deneylerle bulmuştur ve böylece cinsel sevgi
insanın her türlü mutluluğunun öncüsü olmuş ve o, mutluluğunu cinsel ilişkilerde,
cinsel organlarla birleşme yollarında aramayı yaşamının ana noktası haline
getirmiştir.”(satırlarda agk, 88)
Leman
dergisinde yayımlanan karikatürde arzu nesnesi olarak kullanılan kadını
görebiliriz.

Şekil 2- Deli Cevat Leman Dergisi
4.2.2.Aşk öznesi
Bireylerin
‘ben’liklerini buldukları mizah dergilerinde, egemen toplum kadına ait şehvet
duygularını göstermek için sansürlenmiş şekliyle ortaya koyarak, kadını bir aşk
öznesi olarak betimleme yapmaktadır.
Türk örf ve
adetlerinde bulunan ve eskiden beri gelen erkeğin kadına olan evlilik teklifi,
günümüzde egemen toplum tam tersine çevirerek kendine bağlanan görevi kadına
yıkmıştır.
Uykusuz
dergisinde yapılan karikatürlede kadının erkeğe olan bağlılığından bahsederek
kadını bir aşk öznesi halinde kullanmıştır.

Şekil 3- Uykuzu dergisi Umut Sarıkaya
4.2.3.Dominant
Karikatürde
kadın temsilinde, kadını daha baskın göstermek amacıyla mizah dergilerinde
yapılan karikatürlerde, kadını alaya alırmışcasına çizilen bir tarzla daha
baskın göstererek erkek toplumun üzerinde baskı kurduğunu gösterilmektedir.

4.2.4. İkoncan
Karikatürde
kadın temsilinde çizilen bir diğer betimleme de ikoncandır. Bu betimlemede
genellikle kadınların modayı yakından takip etmesinin sonucu olarak egemen
toplum tarafından konu alınarak kadının modaya olan tutkusu eleştirilmektedir.
Leman
dergisinde kıyafet serbestliğini eleştirirken moda programı sunucularından
İvana Sert’i kullanması bu bir örnektir.

Şekil 4- Leman dergisi manşet
4.2.5.Mağdur
Ülkemizin
kanayan yaralarından olan kadına şiddet karikatürde kadın temsilinde
betimleyeceğimiz bir diğer kategoridir. Kadına şiddet unsuru ülkemiz medyasında
kullanım şeklini medyada kadın temsili başlığı altında incelemiştik. Kadının 3.
Sayfa haberleri edilmesi, alaycı tutumla haber edilmesi gibi tutumları
eleştirmiştik. Aynı durumun karikatürde de yapılmaktadır. Kadına şiddeti egemen
toplumun hegomenyasında toplayarak çizerler tarafından kaleme alınmıştır.

Şekil 5- Penguen Manşet

Şekil 6-Penguen Manşet

Şekil 7- Gırgır Manşet
4.2.5. Domestik/ Evcimen
Türk kültüründe
kadın erkek eşitsizliklerinde yer alan kadının evinde oturması ve evcimen hayat
sürmesi, karikatüre de yansıyarak evcimen olan kadının durumunu betimleyen
karikatürler çizilmiştir. Bu aşamada evcimen olan kadının evde kalması, ev
işleriyle uğraşması gibi kadına yüklenen etiketlerin kullanılarak mizah
yapılmıştır.
Penguen
Deli Cevatta kullanılan karikatürde evde kalan erkeklerin seçiciliği kadının
ise seçme hakkı olmadan durması ve kadını ‘turşusu kurulması’ deyimiyle
birleştirerek kadının bir kez daha egemen toplumun oyuncağı olduğunun
göstergesidir.

Şekil 8- Penguen Deli Cevat
4.2.6. Kız çocuk
Türkiye
gündemine oturan ve ülkemizin çok yakın geçmişinde yaşanan Manisa, Siirt, vb
bölgelerdeki cinsel sapma olayları bunun en kaba örneğidir. Geçtiğimiz yıllarda
batıda yaşanan ve bütün Avrupa’yı ayağa kaldırın, bir babanın öz kızını
yıllarca mahzende tecavüz etmesi ve bu tecavüz sonucu çocukların doğması,
yüzyıllarca süren kültürel ilişkileri alt üst etmiştir o coğrafyada.
Bu ve benzeri
olaylar bireye ait olduğu toplumda “ben” olup olamama durumunun bir sapma
şekliyle patlamasından başka bir şey değildir. İç yaşamının volkanını ortak
değerler bileşeninde aşamayan birey, kendini çevreleyen ekonomik koşulların, farklı
biçimde kendine sağladığı olanaklarla bu iç çatışmalarını toplumla ters düşecek
şekilde yaşar.
Örneği verilen
karikatürde, Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen hüseyin üzmezin küçük
yaştaki kız çocuğuna cinsel istimarda bulunmasını eleştiren Penguen, küçük yaştaki kızı kullanarak
toplumda var olan kız çocukların piskolojisini dikkate almayarak
eleştirmişlerdir.

Şekil 9- Penguen Manşet
4.2.7. Birleşme
Toplumda kadın
dayanışmaları adı altında bir çok sivil toplum kuruluşu gibi örgütsel çalışan
guruplar olmasına rağmen, egemen toplum tarafından küçümsenen kadının medyada
güçsüz gösterilmiştir. Karikatürde betimlemeler arasında yer alan birleşme
faktöründe yapılan karikatürlerde verilen mesajların kadın dayanışması adı
altında yapılmış ancak, görselliklerle ve yazılan metinlerle ne kadar dayanışma
içerisinde olurlarsa olsunlar kadın imajı yaratmaya çalışılmıştır.

Şekil 10- Penguen Erdik Kamuran
4.2.8. Anne eş durumu
Karikatürde kadın temsilininde
karikatüristlere en çok konu olan betimlemelerden biride kadının annelik
duygusudur. Annelik kadında yüklenmiş bir olgu olup onun doğasında var olan
doğurganlık özelliğinden kaynaklanan çocuğa sahip çıkma, çocuğu büyütme ve çocuğu
sevme gibi kendisine ait olan iç güdüleri konu alan karikatürler yapılmıştır.
Bu karikatürlerin en ilgi çekeni ise süper güçlü kahramanları konu alan annelik
karikatürleridir. Örneği vereceğimiz karikatürde Superman kahramanınında bir
annesi olduğunu ve onada annenin nasihat vererek yola vurduğu görülmektedir.

Şekil 11- Penguen Erdil Yaşaroğlu

Şekil 12-Penguen Erdil Yaşaroğlu
.
4.2.9.Eşitlik durumu
Kendini var etme uğraşıyla
didinen kadın yapısal üretkenliğinin yani doğurma ve çocuk yetiştirmenin
dışında toplumsal üretimde de yer almak için etkenliğini sürekli kılmak
zorundadır. Bu zorundalıkla bir takım haklar elde eden kadın, varlığını
sürdürmek için yüz yıllardır bir uğraş içindedir. Kadının bedensel olarak
erkekten farklı oluşu, doğum olayı, çocuk büyütme, vb durumlar zaman zaman onu
edilgen kılar. Bu gerekçeyle erkek egemen toplumda kadın ister istemez geri
duruma itilir.
Verilecek olan karikatür
örneğinde kadının erkeğe kendini eşit saydırması için erkeğin yaptığı işten
anlaması yapması gerekmektedir. Ancak bu vesile ile kadın erkek ile eşit
olabilir.

Şekil 13- Penguen numan

Şekil 14- Uykusuz dergisinden alınan
bir karikatür
4.3. Karikatürde kadının mesleki görünümü
Mizah dergilerinde dişil
karakterin mesleği çizgideki durumuna göre saptanarak belirlenmiştir. Çizilen
karikatürlerde kadını herhangi bir mesleki özelliğe büründürülmemiştir. Ancak
çizilen karikatürlerin o anki vereceği mesajın içinde olması gereken duruma
göre kadına bir meslek giydirilmiştir.
Her ne kadar karikatürlerde kadın
olgusunun mesajı iletmek için bir sekreter bir öğretmen olarak gösterilmeye
çalışılsada analizi yapılan karikatürlerde kadın olgusunun bir anne bir eş
dışında herhangi bir iş yapmayan kişi karakterine sokulmuştur. Bu da egemen
toplumun kadına uyarlamak istediği çizgiden kaynaklanır.
Mizahı yapılan karikatürlerde
kadın sürekli tüketici olduğunu göstermeye çalışılmaktadır. Bunun yaparkende
kadının özel hayatında var olan alışveriş tutkusu gibi hobileriyle kadını
sürekli bir harcama içine sokmaya çalışılmıştır.

Şekil 15- Gır gır dergisindeki bir
karikatür

Şekil 16-Penguen Erdil Yaşaroğlu

Şekil 17- Penguen
4.4. Karikatürde kadının toplumsal sınıflamadaki rolü
Mizah dergilerinde kadın
karakterini toplumsal sınıflanması kategorisinde karakterlerin çizgideki
görünümlerine göre; modern, geleneksel ve muhafazakar olarak kodlanmıştır. Kadının
toplumdaki rolüne bakacak olursak bu kodlamaların gerçek hayatla ilgisi
olduğunu görebiliriz. Medyada kadın temsiline baktığımızda toplumsal sınıflama
açısından kadınlar her ne kadar modern, geleneksel ve muhafazakar olarak
gruplara ayrılsada, sonuçta yansıtılan şey hep aynı kefe içinde verilmektedir.
Her ne kadar sınıflar arası farklar olsada bu kadının gösterilmesine yansımamış
yine aynı egemen toplumun kadın üzerindeki etkileri gözlenmiştir.
Analizi yapılan örneklerde modern,
geleneksel ve muhafazakar kadın karikatürlerinde 3 farklı karakterdeki kadın
aynı kefeye koyulmuştur.


Şekil 18- Penguen Erdil Yaşaroğlu
Şekil 19- Penguen Erdil Yaşaroğlu

Şekil 20- Uykusuz Taşkın Kaya
4.5. Karikatürde kadının mekandaki görünümü
Bu kategoride kadının mekan olarak
daha çok nerede gösterildiğine saptamaya yöneliktir. Buna göre; kadın en çok
evin odaları, iş yeri ve sokaklar gibi yerlerde çizildiği görülmüştür.
Verilmek istenen mesajı ulaştırmak
için örneğin; annelik, eş veya temizlikçi durumunu göstermek için evdeki odalar
kullanılmıştır. Bunun dışında alış veriş merkezlerinde sokak ortasında
çizilerek mesajın alıcıya ulaşmasını sağlanmıştır.

Şekil 21- Penguen Selçuk Erdem

Şekil 22- Gırgır derigisindeki bir karikatür
SONUÇ
Bireye, toplumsal ve kültürel
olarak yüklenen cinsiyet rolleri olarak özetlenebilecek toplumsal cinsiyet
kavramı kültür çalışmalarında önemini koruyan bir konudur. Günümüzde pek çok
kilte iletişim mecrasında toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının sunumu
görülmektedir. Bu kalıp yargılar içinde kadın rollerin sunumu genellikle
ataerklil toplum yapısına uygun imajlarla karşımıza çıkmaktadır. Mizah olgusu
çağdaş toplumun önde gelen dinamiklerinden biri olarak toplumun geneli
tarafından kabul gören kalıp yargıları eleştirerek değişime katkı sağlayan
önemli bir mecradır. Bu araştırmanın amacı siyasal, kültürel, iktisadi pek çok
toplumsal konuda eleştirel bir misyonu olan mizahın toplumun kalıp yargılarını
eleştirirken toplumsal cinsiyet bağlamında kadın imajın inşasındaki rolünü
anlamaya yöneliktir.
Bu bakış açısıyla amaçlanan
çalışma, müzahın önce ve eleştirel doğasının, tükr toplumunda yer alan dişil
cinsiyet rolüne yönelik kalıp yargılara dayalı mizah yapıp yapmadığı ve bu
kalıp yargıları pekiştirip pekiştirmediği anlamak açısından önemlidir. Bu
nedenle iletişimdeki buluşlarla anılan çağımızda, karikatür, çizgilerle
yakaladığı evrensel dille, bize bizi anlatan ayna işleviyle öznemizi
oluşturmaktadır. Karikatürün çok katmanlı yapısına uygun olarak araştırma
yönetemi olarak içerik analizi kullanılmıştır. Araştırmanın kısıtları Penguen,
Uykusuz, Gırgır ve Leman ulusal haftalık mizah dergilerinde yer alan
karikatürlerin görsel ve sözlü iletişim kodlarında kadın imajı incelenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder