11 Haziran 2013 Salı

KARİKATÜRDE KADIN TEMSİLİ






T.C.
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
İLETİŞİM FAKÜLTESİ
GAZETECİLİK BÖLÜMÜ


TÜRK MİZAHINDA KADIN TEMSİLİ

  12011001016
AHMET SERKAN OKAY


                        MEDYA SÖYLEM VE İÇERİK ANALİZLERİ
   YRD. DOÇ. DR. ELİF KÜÇÜK DURUR



  ERZURUM 2013

ÖZET


Yapılan araştırmada Türk mizahında kadın temsilinin nasıl kullanıldığı araştırılmıştır. Mizah tarihi boyunca yapılan, çizilen karikatürlerde kullanılan dil ve çizimlerle egemen gücün kadına karikatürde nasıl temsil ettiğini bu araştırmada göreceğiz. Kullandığı dil ve haber kalıpları aracılığıyla kamuoyunun zihnindeki konuların önemlilik algılamasını etkileyen medyanın oluşturduğu cinsiyet kalıpları ve kadınları temsil biçimleri çalışmanın temel konusunu oluşturmaktadır. Kadınların kağıt üstünde sahip oldukları hak ve özgürlüklerin gündelik hayatta ne ile sınırlı olduğunu göstermek amacıyla mizah dergileri üzerine bir inceleme yapılmıştır. Kitle iletişim araçları erkek egemenliğinde, erkek söylemle haberleri iletmektedir. Tüm dünyada görülen bu durum Türkiye'de de farklı değildir. Kitle iletişim araçlarında kadınlar yönetimde söz hakkına sahip olamamakta, ağırlıklı olarak alt kadrolarda görev almaktadırlar. Kadınlar haberlerde genellikle eş ve anne rolüyle yer almakta, haber konusu olarak da şiddet, taciz, tecavüz, kaza, magazin, sağlık, beslenme, çocuk vb. haberlere konu olmakta, danışılan-görüşü alınan kişi olamamaktadırlar.
Egemen güç, mizahı kullanarak kadını hamur misali yoğurarak istediği şekle ve şemaya sokarak kamuoyuna yansıtmaktadır. Çalışmanın amacı, bu egemen gücün etkisinde Türk mizahında kadın temsilinin ne tür objelere sokulduğunu göstermektir.













1.MİZAH NEDİR?

            Mizah, insanların doğasında olan eğlenme ve gülme ihtiyacını sanatsal biçimde gideren kimi zaman ağır eleştirileri de içinde barındıran sanat dalıdır. Çok çeşitli tanımlamalar sahip olan mizah temelde insanları güldüren resim, yazı ve görsel ürünlerden oluşan eğlence materyalleridir. Mizahın ne olduğu ile ilgili çalışmalar yapan filozof ve bilim adamları ‘’gülmenin sanatlı biçimi’’ olarak ortak bir tanımlamaya karar vermişlerdir. Çeşitli dönemlerde de mizahın ne olduğu konusuna inilmeye çalışılmış ve araştırmalar yapılmıştır
Mizah; “Bir kimsenin hali, karakteri, yönelimi, eğilimi, tertip ve düzeni, dengesi, ruhsal durumu, zekası ve akıl durumunu, yerli ya da yersiz istekleri, düş ve kuruntuları, gülünç, olan bir şeyi görebilme, algılayabilme, anlatma yeteneği”dir (Webster, t.y. : 1213).
Mizah, hayatın güldürücü yönünü ortaya çıkaran sanat türüdür. İnsanı gülmeye sevk eden resim, karikatür, konuşma ve yazı sanatıdır. Mizah eserleri sadece şaka, güldürme maksadıyla söylenip, yazılıp, çizildiği gibi belli fikirleri ifade etmek için de ortaya konulabilir.

1.1.MİZAHIN İŞLEVLERİ

Mizah toplumsal bir olgudur ve gündelik hayatta çeşitli durumlara karşılık gelmiştir. Üç başlık altında mizahın işlevleri ele alınacaktır:
           
            1) Mizahın eğlendirici-rahatlatıcı işlevi
            2) Mizahın fark ettirici işlevi
            3) Mizahın muhalefet işlevi

1.1.1. Mizahın eğlendirici-rahatlatıcı işlevi

İlk çağdan bu yana mizah yoluyla eğlenme hep var olmuştur. İlkel insanların yaşamı, güçlüklerine rağmen sürekli koşuşturma ve endişe içinde geçmez; bu insanlar da eğlenmeyi ve dinlenmeyi bilirler ve olaylara güçlü bir mizah duygusuyla yaklaşıp kendi dertlerini alaycı bir bakışla dile getirirlerdi. Mitlere eğlendirici bir hava katmak, yaşamın dramatik yanlarını hafife almak alışkanlığına bu kültürlerde sık rastlanmaktadır (Clastres, 1991:107).
Günlük hayatın yoğun ve yorucu temposunda sinirleri yıpratacak birçok olayla karşılaşmak hayatı daha çekilmez kılmaktadır. Küçük bir tebessüm bile günün geride kalan kısmının güzelleşmesi, günün yorucu ve sıkıcı geçen kısmının çabuk unutulması veya zorluklara yaklaşımın hafiflemesinde etkili olmuştur. Bir bakıma hayata karşı direnme gücüdür.
Kant’ın öğrencisi Alman filozof Schopenhauer mizahın eğlendirici yönü için şu sözleri söylemektedir:
                ‘’Trajedinin eğilimi ve son amacı, bizi; razı olmaya yöneltmek, yaşama iradesini olumsuzlayacak hale getirmek olduğu halde, komedi bunun tam tersine, yaşamaya yöneltir ve yüreklendirir bizi. Gerçi komedinin de, bütün öteki hayat betinimleri gibi, gözlerimizin önüne bir yığın acıyı ve iğrençliği serdiği doğrudur. Ama komedi, bütün bunları geçici kötülükler gibi gösterir bize. Sonunda hepsinin neşe ile biten şeyler olduğunu, her zaman yengi kazanan umutlar gibi görülmeleri gerektiğini anlatır. Bundan başka, hayatın sayısız terslikleri arasında  sadece gülünebilecek ve neşelenmeye yol açacak yanları seçer. Böylece, koşullar ne olursa olsun, sevincimizi ve iyimserliğimizi sağlamak ister. Bütün olarak ele alındığı zaman, hayatın çok iyi olduğunu ve her şeyden önce, eğlenilecek garip yanı bulunduğunu ileri sürer’’(Schopenhauer, 1997:64).

1.1.2. Mizahın Fark Ettirici İşlevi

Mizahın ikinci işlevi, insanların gerçekleri fark etmesini sağlamak, gerçeğe ulaşmaları için onları düşündürmeye yönlendirmektir.
Günlük hayattaki çelişkileri, insanların ve kurumların bürünmek istedikleri kimlikle, gerçek kimlikleri arasındaki tutarsızlığı sergileyerek farkındalık yaratmaktadır. ‘’ Eleştirel komedi genellikle bürokrasiye ve tutucu davranışlara karşıdır. Otoriteyi temsil eden kişilerle ilk önce yüksek sesle alay eder ve sıradan insan davranışlarına aykırı tutum ve düşüncelerini bir araya getirerek uyumsuzluğu ve dolayısıyla da komiği ortaya çıkarır’’( Wagg, 1992:257).
Mizahın ana öğesi ciddiyete karşı oluşudur. Mizahçıların dünyanın en ciddi insanları olduğuna inanlardan biriyim ben de. Ne var ki, onların, mizahçıların, büyük mizahçıların ciddiyeti, yaşamı ciddiye alışlarından değil!...  Toplumun temeli, bu üretici ciddiyet. Lakin her üretim biçimi ve onun getirdiği her ciddiyet biçimi, bir süre sonra yerini yeni bir üretim ve ciddiyet biçimine bırakmak zorunda. Yeniyi benimseyenler, çıkarlarına aykırı bulanlar eski düzeni koruyabilmek için yapmacık bir ciddiyet icada kalkıyorlar. Bu ciddiyet bir zamanlar çağdaş olan üretici ciddiyetin çağdışı kaldığını örtmek üzere düzenlenmiş yalanlar ciddiyeti. Üretim ilişkileri griftleştikçe, bu yalanların üstüne kurulu ciddiyetin oyunları da inceliyor, çarpıklaşıyor. Mizah işte bu ideolojik örtüyü kaldırıyor, gerçeği olanca açıklığı ve çocukluğuyla gösteriyor. Andersen’in terzilerinin oyununa düşüp Çıplak Gezen Kral öyküsünde olduğu gibi çıkıp ortaya doğruyu söyleyiveriyor, bitenin bittiğini, eskiyenin eskidiğini, ölenin öldüğünü açığa vuruyor(Arık,1998:65).
            Mizah baskının ve baskıcının gücünü ve güçsüzlüğünü sergiler, yalanını dolanını açığa çıkarır, güvenini sarsar. Ciddiliğini ve ciddiliğe dayalı tılsımı etkisizleştirir.

1.1.3 Mizahın Muhalefet İşlevi

                Muhalefet işlevi, mizahın en önemli işlevlerindendir. İktidara, otoriteye, baskı kuruculara gülme yoluyla karşı gelmek ve onları gülünç duruma düşürmektir.
            Totaliter rejimlerde bütünüyle, otoriter rejimlerde ise büyük ölçüde, insanlar, değil örgütlenebilme, grup bilinci taşıma, diğer  toplumsal kesim ve gruplarla güç ilişkisine girme özelliklerine sahip olmak anlamında ‘’aktör’’, ‘’birey’’ bile olamazlar. Orada insanlar ancak dev ve tek bir yapının parçasıdırlar. Farklılığa izin verilmez. Rejim yeniden üretimini, büyük makinenin dişlilerini sürekli yağlayarak, yani kaçamakları engellemeye çalışarak sağlar. İnsanlar ise varlıklarını sürdürmek için ‘’kurnazlığa’’ başvururlar, kenardan köşeden idare ederler. Sonuçta mizah zayıfın güçlü karşısında bazen tek silahı, zayıflar arası dayanışma aracı olur. Kendisi gibi olanlarla dolaylı iletişim kurar. Bu araç bir ihtiyacı karşılar, savunma duygusuna cevap verir. Bu haliyle o toplumun her şeye rağmen yaşamasının koşullarından birini sağlar (Kentel, 1991).
            Halk için yararcı olan görevci mizah, her doğup geliştiği yerde, kendisini doğup geliştiren ortamı yaratan iktidar güçlerinin en ağır baskılarıyla ezilmek, yok edilmek istenmiştir. Mizah güçsüzlerin ve ezilenlerin sesini ve tepkisini oluşturmaktadır. Mizah sayesinde en sert eleştiriler bile otoriteye, sertliğini hissettiren yumuşak bir dokunuş gibi görünmektedir.

2. Türk Karikatür Tarihi

2.1. Başlangıç Dönemi

            Türkiye’nin gerçek anlamda ilk mizah dergisi sayılan “Diyojen”  1869`da a yayımlanmaya başlamıştı.
Sloganı  ;  ”Gölge etme başka ihsan istemem” olan bu dergiden bazı örnekler;
DIYOJEN-Mizah-Dergisi-Sayi-0-7-Takim__51758271_0-300x217.jpgddiyojen2nrl-300x240.jpg

1908 yılında İkinci Meşrutiyet‘in ilanıyla dergi sayısı arttı ve  “Kalem” (1908), “Karagöz“, (1908) ve “Cem” (1910) dergileri yayına başladı.
kalem-dergi-210x300.jpg

2.2.Klasik Karikatür Dönemi

1919 ilâ 1923 yılları arasını kapsayan Milli Mücadele yıllarının önemli dergileri arasında ise “Diken” (1908), “Güleryüz” (1921), “Aydede” (1922) ve “Akbaba” (1922) sayılabilir. Bu dönemde çizim değişmiş, en ince ayrıntılardan vazgeçilmiştir.
Dönemin en önemli sanatçısı Cemal Nadir Güler’dir.
Türk karikatürünün ikinci dönemi cumhuriyetin kurulmasını izleyen yıllarda ortaya çıkmıştır. 1928'de yeni Türk alfabesinin benimsenmesi okuryazar sayısını çoğalttığı gibi basın yayın alanında da önemli bir canlanmaya yol açtı. Bu değişme ve gelişmeleri izleyen yıllarda karikatür, günlük gazetelerin ayrılmaz bir parçası olmuş ve klasik Türk karikatürünün en büyük ustaları yetişmiştir.
Bu dönemin karikatürünün en belirgin özelliği çizimdeki değişmedir. Bir önceki dönemin sonlarına doğru başlayan çizimlerdeki yalınlaşma süreci bu dönemde de sürmüştür. Çizimlerde artik en ince ayrıntılardan vazgeçilmiştir. Karikatürün gündelik olması bu ayrıntı düzeyinde çalışmayı olanaksız kılmaktaydı. Dönemin bir başka çizim özelliği de insanların dışındaki varlık ve olguların da karikatür kalıpları içinde çizilmeye başlanmasıdır. Çizim düzeyindeki üçüncü gelişme ise bazısı batıdan alınmış simgelerin ve kalıpların kullanılmasıdır. Örneğin şaşıran birinin şapkası uçar, birinin başının üstünde uçuşan yıldızlar onun canının yanmış olduğunu anlatır. Yazı bu dönemde de gülmeceyi iletmede en önemli öğe olmayı sürdürmüştür. Karikatürler resimlendirilmiş birer fıkra gibidirler. Bir önceki döneme göre bu alanda da bir yalınlaşma gözlenmektedir. Artık olayın hangi ortamda geçtiği, konuşmaların kimler arasında olduğu gibi, çizimin açık seçik gösterdiği şeyler yazıyla açıklanmaz olmuştur. Eskiden olduğu gibi bu dönemde de tümüyle yazısız anlatımların kullanıldığı olmaktadır, ama bunların sayısı çok değildir. Yeni yazıyla yayımlanan ilk karikatür albümlerinin çıkması, ilk karikatür sergilerinin açılması, ilk kadın karikatürcünün yetişmesi yaklaşık 1950'ye kadar süre bu dönem içinde olmuştur. Bu dönemin özelliği olarak söylenenlerin hepsinde katkısı olan bu sanatçı çizgide sağlam bir anlatım dili kurmuştur. İlk çizgi romansayılabilecek Amcabey'i yaratmış, onun öykülerini çizgi film biçimine getirmeye çalışarak bu alandaki ilk denemeleri yapmıştır. İlk kadın karikatürcü olan Selma Emiroğlu'nun da öğretmenidir. Cemal Nadir karikatür sanatının sevilmesinin, benimsenmesini sağlamış, genç karikatürcüleri özendirmiştir. Dönemin önde gelen öteki adları arasında Münif Fehim Özarman, Ramiz Gökçe, Ratip Tahir Burak, Kozma Togo, Salih Erimez, Orhan Ural, Necmi Rıza Ayça bulunmaktadır. Bu sanatçılardan birçoğu sonraki dönemlerde de karikatürcülüğü sürdürmüştür.
aydede-300x127.jpgcemal-nadir2-298x300.jpg
aydede.png

2.3. Çağdaş Karikatür Dönemi

II. Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra Türkiye’nin dış dünyaya açılmasına, siyasal ve ekonomik alanda liberalleşmesine paralel olarak basın-yayın yaşamında gözlenen canlanma ve çeşitlenme karikatüre de yansımış, Türk karikatürü yenilenip çağdaşlaşmaya başlamış, çalışmalarını uluslararası düzeyde kabul ettiren sanatçılar yetişmiştir.
Türk karikatürü 1960'tan sonra bir duraklama dönemine girdi. Sanatçıların anlatım açısından yenilikler getirmeyişinin yanı sıra okuyucu ve izleyici de karikatüre daha az ilgi göstermeye başladı. Gazete ve dergiler yalnız yurtdışından alınan karikatürleri ve adını duyurmuş Türk sanatçılarının yapıtlarını yayımlıyor, genç sanatçıların çalışmalarına fazla şans tanımıyordu. Duraklamaya neden olan etkenlerden biri karikatürün giderek soyut bir grafik sanat düzeyine gelmesi, anlatımını karmaşık simgeler ve çizim teknikleriyle iletir olmasıdır. Karikatür çizgiyle gülmece yapma sanatıdırdüşüncesi yerini, karikatür güldürmez düşundürür düşüncesine bıraktı, gülmecesi sınırlı bu yaklaşım da geniş izleyici kitlesi tarafından benimsenmedi. Konu ya da anlatım yolu bulamayan karikatürcüler güncel olayları resimlemekten ileri geçemeyen yapıtlar üretir oldular. Bu dönemin sonlarında, 1969'da Semih Balcıoğlu, Turhan Selçuk ve Ferit Öngören'le birlikte Karikatürcüler Derneği'ni kurdu.

2.4. Yeni Karikatür Dönemi

Oğuz Aral’ın 1972′de çıkarttığı GırGır yepyeni bir ekol başlattı. Kısa sürede yüksek tirajlara ulaşan bu derginin en önemli özelliği adeta bir mizah okulu görevi görmesi, günümüzde çıkan birçok mizah dergisinin çizer ve yazar ekibinin bu dergiden yetişmiş olmasıdır.
Halençıkmaktaolan Leman (1991), Uykusuz (2007), Penguen(2002),şimdilerdeçıkmayan Hıbır (1989), Limon (1985),Çarşaf (1976), Pişmiş Kelle gibi dergilerin “Gırgır”dan türemiş olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Karikatür günümüz Türkiye'sinde yaygınlık açısından en önde gelen sanat dalı durumuna gelmiştir. Sanatsal yaratıcılık alanı olarak geniş kitleler tarafından ilgiyle izlenmekte ve sevilmektedir. Gülmece dergilerinin sayısı çoğalmış, ayrıca gazete ve dergiler de gülmece ekleri vermeye, amatör çizer köşeleri düzenlemeye başlamişlardır. Büyük kentlerin dışında da sergiler, yarışmalar düzenlenmektedir. Bunlara paralel olarak karikatürün tarihini, kuramını konu alan yazılar, kitaplar yayımlanmaktadır.

.





3.MEDYADA KADIN TEMSİLİ

Medyada kadının temsili üzerinde cinsiyetçiliğin üretimi, bunları üretenlerin çoğunun erkek olmasıyla ilişkilendirilir. Üretim süreci içinde yer alan kadın medya profesyonellerinin konumu genel olarak ataerkil yapının yanı sıra Türkiye’deki medya endüstrisinde yaşanan değişimle ilgilidir: Türkiye’de on yılı aşın süredir medya büyük holdinglerin yatırım yaptığı bir alan olmuş ve medyanın kendisi de büyük bir endüstriyel yatırıma dönüşmüştür. Şu anda basın, yayın, reklamcılık, dağıtım, vs. gibi farklı medya sektörlerinde daha önce de bahsedildiği üzere birkaç büyük grubun egemenliği söz konusudur. Medya endüstrisindeki bu yoğunlaşma medya çalışanları için olumsuz bir etki yaratmaktadır. Rekabet halinde olan büyük medya grupları çıkarlarını emeğe karşı birleştirmektedirler. Şu anda büyük medya gruplarının içinde ( Anadolu Ajansı ve Cumhuriyet gazetesi hariç) sendikalı olan hemen hiç kimse yoktur. Üstelik sendikal örgütleme de büyük medya gruplarınca hoş karşılanmamaktadır. Dolayısıyla, genel olarak hem kadın hem de erkek medya çalışanlarının çalıştıkları kurum, işleri ya da özlük hakları konularında pek bir güce sahip oldukları söylenemez.
Sendikanın neredeyse yok olduğu medya ortamında meslek örgütlenmeleri de güçlü değildir. Medyada daha üst organlarda, karar alma mekanizmalarında çalışanların çoğu erkektir. İş bölümü cinsiyetçi olarak kurulmaktadır, özellikle 1980’lerden sonra bu alanda daha çok kadın çalışmaya başlasa da, beş çalışandan ancak biri kadındır ve hala kadınlar için medyada çalışma koşulları daha güçtür. Her kadının kadın bakış açısına sahip olduğu iddia edilmemekle birlikte, böyle bir bilince sahip olan kadınların da bunu medya ürünlerine aktarabilmeleri çok zordur. Çünkü yönetici kadroların çoğu erkekler tarafından işgal edilmekte ve erkek egemen değerler sistemi içinde çalışılmaktadır.
Medya ürünlerinin üretildiği yapıya ve medya çalışanlarının bu yapı içindeki konumlarına kısaca değindikten sonra şimdi medyada kadının temsilinin dört konu çerçevesinde ele alacağız.
Bunlar:
1.      Anne ve eş olarak kadın
2.      Cinsel nesne olarak kadın
3.      Kadının şiddet eyleminin hedefi olarak sunulması
4.      Farklı kadın tiplerinin “dişilik” temelinde ortaklanması: Medyada kadınlara öğüt verilmesi

3.1. Anne ve eş olarak kadın

Medya, varolan değerleri olduğu gibi kabul ederek sorgulamadan dolaşıma sokar ve yeniden üretir. Erkek egemen ideolojinin kadına biçtiği roller ise annelik ve eşliktir. Toplumsal yaşamın her alanına başat olan bu ideoloji medyada da hiç kuşkusuz karışımıza çıkar. Her gün izlediğimiz reklamlarda, dizilerde, filmlerde, magazin programlarında, haberlerde bunun pek çok örneğinin görmekteyiz. Medyada kadının anne ve eş olarak rolü üç biçimde karşımıza çıkar: Temizlik, yemek ve çocuk bakımı. Bununla üretilen ise bu şekilde aile içindeki sorunların, çatışmaların ve eşitsiz iş bölümünün tamamen görmezden gelinerek onun yerine, kadının ezilmesi pahasına, ailenin uyumu, mutluluğu ve birlikteliğinin öne çıkarılmasıdır.
Temizlik ve gıda ürünlerinin reklamlarında;
·         En çok anne ve eş olarak kadın, onlardan sonra da ikinci sırada çocuklar, ailenin yaşlı kadınları yer almaktadır. Reklamların kadınları güzel, bakımlı, saçları yapılı, sağlıklı ve formdadır. Giysilerin genellikle beyaz renkte ve şıktır. Bu kadınların yerleştirildiği  mekanlar çoğunlukla mutfak, banyo ve alışveriş merkezleridir.
·         Kadınlar ev işi yapmaktan dolayı memnun, huzurlu ve tatminkar. Örneğin; “Kendinizi iyi hissedin” sloganları eşliğinde ev işin yapan kadının kendine olan güven duygusu pekişir.
·         İdeal bir dünya çizilir ki bu dünyada kadın “her gün bir sürü işi aynı anda ve üstelik dört dörtlük1 yapar. İdeal dünyanın “mükemmel” kadının üzerindeki yük ve eşitsiz iş bölümü görünmez kılınır.
·         İdeal dünyada ev işleri bazen de Sinderella öyküsü içerisinde sunulur. Örneğin; herhangi bir temizlik ürünü reklamında sıradan bir yaşamanın içindeki kadın, ev işi yaptığı için büyülü bir dünyaya geçmekle ödüllendirilir: bu büyülü dünya ise evliliktir.
·         Bazı temizlik ürünleri reklamlarında görüldüğü üzere, kadınlar ev işini daha iyi yapmasın konusunda birbirlerini karşılaştırmakta ve “dünya mükemmel olana” öykünmektedir. Kadınlar böylece “daha iyiye” ulaşmak için bir anlamda psikolojik baskı altına alınmaktadır.
·         Sadece kadınların yer aldığı reklamlarda bile kadınlara neyi nasıl yapmaları gerektiğini söyleyen, onlara öğüt veren bir erkek sesi fonda yer alır.” Genelde temizlik ürünleri reklamlarında kadınlar ön planda olmakla beraber, sadece erkeklerin yer aldığı reklamlar da vardır.
·         Gıda ürünleri reklamlarında kadınlar genelde mutfakta yemek hazırlamakta ya da sofra kurup, servis yapmaktadır. Kadın bu işleri yaparken kocası ise ya televizyon izlemektedir ya da çocuklarıyla oynamaktadır.

3.2. Cinsel nesne olarak kadın

Reklamlarda temizlik ve vücut bakımı ürünlerini kullananlar genellikle kadınlardır. Bunun arkasında şu nedenler olabilir: Reklamcıların hedef tüketici kitlesi genellikle kadınlardır. Bundan ötürü reklamda kullanılan obje kadınlardır.
Medya kadının bedenini teşhir edilmesi ve erkeğin bakışına sunulmasından da öteye giderek kadını erkeğin cinsel arzularını tatmin eden bir “meze”ye indirgeyebilir. Örneğin; çeşitli Algida reklamlarında bu yiyeceklerin tadına bakanlar kadınlar olmakla birlikte, bu reklamlarda imlenen kadınların kendisinin tad verici olduğudur. Zaten bu reklamlardaki kadınlar yakın çekimle parmağını ağzına götürerek şehvetlendirici bir şekilde oral seks tarzında fantezilerle reklamda obje olarak kullanılmaktadır.
Reklamlarda, paparazzi programlarında ya da bulvar gazetelerinde dolaşıma sokulan “kadın bedeni” müzik videoları, talk show’lar gibi değer medya türlerinde de tüketilir ve tüketime sunulur.
Her metin birbirleriyle konuşarak birbirlerine gönderme yaparlar. Her metin bir diğeriyle ilişkilidir. Bir metinden mesajlar yayılır ve tüm diğer metinler üzerinde etki yaratır. Cinsiyetçilik de böyledir, gündelik hayattan bir medya programına, oradan da başka bir medya programına yayılır. Örneğin, 2000’li yılların ortalarına değin ulusal bir televizyon kanalında yayınlanan Zaga adlı talk show programında Okan Bayülgen, Show TV haber programı sunucu Reha Muhtar böyle yapar diyerek, aslında benzeri bir tarzı kendi programında da kullanır.

3.3. Kadın şiddet eylemi olarak sunulması


Türkiye’deki kadınların yoğun biçimde en başta ev içinde olmak üzere şiddete maruz kalmaları medya içeriğinde de uzantısını bulur. Haberlerde şiddete maruz kalanların öyküsü yazılırken bu kadınların kimliklerine,işlerine vs. gönderme yapmak yerine yine onların güzelliği, gençliği, eş ve anne olmaları, ‘kadersizliği’ vurgulanır. Şiddete maruz kalma nedenleri zaman zaman ön plana çıkarılarak şiddet haklılaşır. Şiddet eyleminin aktörü erkek ve erkeğin içinde yetiştiği toplumun erkek egemen değerleri sorgulanmaz. Medya haberleri bu olayları ev içinde yaşanılabilecek küçük tatsızlıklar şeklinde, ailenin iç işleri oalrak kavrayarak kadınların özel hayatlarının politik olduğunu görmezden gelir. Şiddet aile içinde değilse  de bu sefer medya kadını kurbanlaştırmaya, şiddet uygulayanı ise canavarlaştırmaya, sapkınlaştırmaya çalışır. Bu da okuyucu/izleyici kadına yönelik kökenlerini ve yaygınlığını sorgulamaktan alıkoyar.  Örneğin; pek çok Türk filminde ve dizileride olduğu gibi, örneklerimizde de kocanın otoritesinde simgelenen kutsal ‘aile ocağı’ kadınların bireysel varoluş haklarını siler.
Yazılı basında kadına yönelik şiddet haberleri, gazetelerin üçüncü sayfasında yoğunlaşır. Özel alanın politik olarak görülmediği, toplumsal olgu olan şiddetin kişisel bir sorun oalrak ele alınarak bir polis-adliye vakası olarak nitelendirildiği bu haberlerde olay magazinleşmiş kurllara bilr uyulmaz. Kadına yönelik şiddet biçimlerinde öldürme,basında en çok karşımıza çıkan şiddet türüdür. Bunun nedeni de öldürmenin diğer şiddet türlerinden daha çok meydana gelmesi değil, ama dayak ve cinsel taciz gibi daha yaygın şiddet türlerinin olağan olaylar olarak görünüp gazetelere yansımamasıdır.

3.4. Farklı kadın tiplerinin “dişilik” temelinde ortaklanması:

Medyadan kadınlara öğüt verilmesi

Medyada kadının temsili en çok anne, eş ve cinsel nesne olarak karşışımaz çıkar. Ancak, az olmala birlikte kadının medya meslek sahibi oalrak farklı yaşantılarla temsil edildiği durumlar da vardır. Bu durumlardan bile genellikle medya farklı kadın tiplerini ve farklı kadın yaşamlarını “dişilik” paydası altında ortaklayarak, erkek egemen idolojinin “ideal” kadın imgesini yeniden üretir. Bu kadının en önemli özelliği, dış görünüşüdür. Farklı medya metinlerinde, ahberlerde, talk showlarda, reklamlarda, magazin programlarında, dizilerde kadınlara sürekli oalrak şu öğütler verilir:
·         Vücudun formda, saçların dolgun olmalı,
·         Başarılı olşmak için çok çalışmalısın,
·         Erkeğin desteğpini arkana almalısın,
·         Ne yaparsan yap, erkeklerden geride olmayı kabul etmelisin,
·         Erkeği memnun etmelisin.
Özetle medyada kadın, bedeni ve feminist hareketler aşağıdaki işlemlerle kamuoyuna yansıtılır:
1.      Kadın bedeni erkek bakış açısına sunulur, “et”e indirgenir.
2.      Kadınlar haber metinlerinde ikili bir rol kurgusuyla kadınlık durumunu temsil ederler: Ya özverili bir anne-eşlerdir ya da fettan-kötü kadınlardır. Böylece farklı kadınlık durumları haber metinlerinde görmezden gelinir. Cinsiyetçi ideoloji her halükarda kadınları “dişilik” paydasında ortaklamaya çalışır.
3.      Örnek anne ve eş kadınların, aile içinde yaşadıkları sorunlar ve iş bölümündeki eşitsizlikler haber metinlerinde görmezden gelinirken, ailenin uyumu, mutluluğu ve birlikteliği ön plana çıkarılır. Bu şekilde özel alanın politikleştirilmesi engellenir.
4.      Kadın hareketleri haber metinlerinde ya yok sayılır ya da marjinalleştirilerek sunulur.
5.      Farklı aidiyet tasarımınlarına sahip kadınlar çoğu zaman erkek aktörler tarafından/üzerinden dillendirilmekte, anaakım medyanın haber metinlerinde farklı kadın kimliklerine yeterince söz-temsil alanı/ olanağı sunulmaktadır.
6.      Kadınların çalışma yaşamına dahil olması ya kadına uygun iş ya da kadın işi tanıma uygun işlerde haber metinlerine konu olur. Bu tanımların dışında çıkan kadınlar sansasyonel haberlerin konusu olarak, marjinalleştirirler: “Denizli’nin ilk kadın otobüs şoförü X halinden memnun”, “Uzay mekiği kadın komutana emanet”, “Kadın komutanın en zor görevi” haber başlıklarında olduğu gibi.
7.      Kadınlara yönelik şiddet eyleminde kadınların ya müsait olduklarının, ya uygun ortam ve olanak sağladıklarının altı çizilir. Şidder eyleminin kurbanı kadın “mağdur” olduğu için suçlanır.

4.KARİKATÜRDE KADIN TEMSİLİ

Türk medyasında oluşan kadın temsilini yukarıda belirtilen kategorilerde inceledik. Türk mizahında da kadını bu kategoriler içerisinde inceleyebilir ve bu sonuçla da eleştirebiliriz. Ancak her ne kadar farklı kategorilerde incelense de kadın sorunları, ülkenin ya da bölgenin eğitim, kültür, ekonomik, politik ve coğrafi durumuna göre belirgin bir şekilde farklılıklar gösterir.

Ataerkil bir toplumun gelenek ve görenekleri yasalarla kadınlara yeni haklar ve sosyal olanaklar sunsa da erkek egemen toplum bunları kendi ekonomik, siyasal ve hukuksal yaptırımlarıyla birlikte ele aldığı sürece bu kısır döngü kadının aleyhine işler.

Bir başka açıdan bakıldığında kadın ve erkek arasındaki fiziksel, psikolojik ve biyolojik ayrımlar da yadsınamaz. Bu da erkek egemen toplumda kadın sorunları olarak öne çıkarılır. Kadının bedensel olarak erkekten farklı oluşu, doğum olayı, çocuk büyütme, vb durumlar zaman zaman onu edilgen kılar. Bu gerekçeyle erkek egemen toplumda kadın ister istemez geri duruma itilir. Karikatür sanatına bakıldığında da kadın erkek oransızlığı gözden kaçmaz. Karikatürdeki erkek egemenliği tüm dünyada da kendini gösterir. Bizde ilk kadın karikatürcü 1908-1918 Meşruiyet Dönemi’nde Leylâk dergisinde görülür. On beş günde bir yayımlanan dergi 1914’te iki sayı çıkar. Çizerleri arasında Fatma Zehra Hanım vardır.
Karikatür dergilerinin ve karikatüristlerin temel işlevlerinden biri mizah yoluyla haber yapmaktır. Bu haber verme karikatürün kendi kurgusu, kendi anlayışı çerçevesinde ve kendi üslubu ile oluşturulur. Siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, sanatsal, felsefi, edebi ve psikolojik aktüaliteyle ilgilenen karikatür bunu okuyucuya ileterek haber yapmayı amaçlanmaktadır. Karikatürdeki egemen toplumun karikatürde kadın temsilini kendi istekleri doğrultusunda hamur misali yoğurarak kamuoyunda eşitsizlik yaratılmıştır.
Slogan metnin retoriğini incelemek özgül anlatım ve ikna yollarını ortaya koymak açısından önem taşımaktadır. Masallara, mitlere ve fıkralara uygulanan öyküsel ve mantıksal yapı analizi yapılmıştır. Bu nedenle araştırmada kullanılan yöntem içerik analizidir. İçerik analizinde kullanılacak, görsel inceleme gerektiği için analiz yapılan dergi ve sayfaları gösterilerek yorumlanacaktır. Araştırmada; Penguen, Uykusuz, Gırgır ve Leman dergileri incelenmiştir.
Araştırılması yapılan dergilerdeki içerik analizindeki argümanların iletmek istediği mesajlarda gözlenen özelliklere göre kategorize edilmiştir. Bu kategoriler şöyledir:
1.      Mizah dergisinde dişil karakterin kullanımı
2.      Karikatürde kadının çizgideki betimsel özellikleri
-          Arzu nesnesi   - Aşk öznesi   - Dominant  - İkoncan   - Mağdur
-          Domestik        - Kız çocuk     - Birleşme   - Anne, eş durumu – Eşitlik durumu     
3.      Karikatürde kadının mesleki görünümü
4.      Karikatürde kadının toplumsal sınıflamadaki rolü
5.      Karikatürde kadının mekandaki görünümü

4.1.         Mizah dergisinde dişil karakterin kullanımı

Türkiye’de mizah dergilerine bakıldığında en çok kadın karakterini kullanan mizah dergisi penguendir (bir sayıda ortalama 52 kadın karikatürü). Penguen dergisinde çizer olarak görev yapan Metin Üstündağ kadın karikatürü üzerine yoğunlaşmış ve kadın erkek ilişkisi üzerine özgünlük kazanmıştır.
pazarsevisgenleri3.jpg
Şekil 1: Metin Üstündağ-Penguen

4.2.         Karikatürde kadının çizgideki betimsel özellikleri

4.2.1.   Arzu nesnesi

Ataerkilden beri gelen egemen toplumun arzularını gidermek için araç olarak kullanılan kadın, karikatürde de arzu nesnesi olarak kullanılmıştır.
Cinsel ve Erotik Karikatürlerde Birey, olsaydı birey kavramının irdelenmesi bizi dirimbilimin derinliklerine de götürebilirdi. Wilhelm Reıch bu konuyu “Kişilik Çözümlemesinde” ayrıntılarıyla ele almıştır. Oysa cinsellik kavramında da bu dirimbilimsel özellikleri ana çizgileriyle görebiliriz. Erich Fromm Sevme Sanatında, Freud’a göre sevgi, temeli cinselliğe dayanan bir olgudur, der. Bir alıntıyla şöyle sürdürür, “İnsan kendisine en büyük zevki, cinsel(cinsel organlarla) sevişmenin verdiği deneylerle bulmuştur ve böylece cinsel sevgi insanın her türlü mutluluğunun öncüsü olmuş ve o, mutluluğunu cinsel ilişkilerde, cinsel organlarla birleşme yollarında aramayı yaşamının ana noktası haline getirmiştir.”(satırlarda agk, 88)
Leman dergisinde yayımlanan karikatürde arzu nesnesi olarak kullanılan kadını görebiliriz.
delicevat.jpg
Şekil 2- Deli Cevat Leman Dergisi

4.2.2.Aşk öznesi

Bireylerin ‘ben’liklerini buldukları mizah dergilerinde, egemen toplum kadına ait şehvet duygularını göstermek için sansürlenmiş şekliyle ortaya koyarak, kadını bir aşk öznesi olarak betimleme yapmaktadır.
Türk örf ve adetlerinde bulunan ve eskiden beri gelen erkeğin kadına olan evlilik teklifi, günümüzde egemen toplum tam tersine çevirerek kendine bağlanan görevi kadına yıkmıştır.
Uykusuz dergisinde yapılan karikatürlede kadının erkeğe olan bağlılığından bahsederek kadını bir aşk öznesi halinde kullanmıştır. 
gulduren-cizimle_8658.jpg
Şekil 3- Uykuzu dergisi Umut Sarıkaya

4.2.3.Dominant

Karikatürde kadın temsilinde, kadını daha baskın göstermek amacıyla mizah dergilerinde yapılan karikatürlerde, kadını alaya alırmışcasına çizilen bir tarzla daha baskın göstererek erkek toplumun üzerinde baskı kurduğunu gösterilmektedir.
gulduren-cizimle_bfde.jpg

4.2.4.   İkoncan

Karikatürde kadın temsilinde çizilen bir diğer betimleme de ikoncandır. Bu betimlemede genellikle kadınların modayı yakından takip etmesinin sonucu olarak egemen toplum tarafından konu alınarak kadının modaya olan tutkusu eleştirilmektedir.
Leman dergisinde kıyafet serbestliğini eleştirirken moda programı sunucularından İvana Sert’i kullanması bu bir örnektir.
leman-dergisi-okullarda-kıyafet-serbestliği-karikatürü.jpg
Şekil 4- Leman dergisi manşet

4.2.5.Mağdur

Ülkemizin kanayan yaralarından olan kadına şiddet karikatürde kadın temsilinde betimleyeceğimiz bir diğer kategoridir. Kadına şiddet unsuru ülkemiz medyasında kullanım şeklini medyada kadın temsili başlığı altında incelemiştik. Kadının 3. Sayfa haberleri edilmesi, alaycı tutumla haber edilmesi gibi tutumları eleştirmiştik. Aynı durumun karikatürde de yapılmaktadır. Kadına şiddeti egemen toplumun hegomenyasında toplayarak çizerler tarafından kaleme alınmıştır.
penguensıddet.jpg
Şekil 5- Penguen Manşet
kadınaşıddetpenguen.jpg
Şekil 6-Penguen Manşet
girgir-kadina-siddet-koruma-imam.jpg
Şekil 7- Gırgır Manşet







 


4.2.5.   Domestik/ Evcimen

Türk kültüründe kadın erkek eşitsizliklerinde yer alan kadının evinde oturması ve evcimen hayat sürmesi, karikatüre de yansıyarak evcimen olan kadının durumunu betimleyen karikatürler çizilmiştir. Bu aşamada evcimen olan kadının evde kalması, ev işleriyle uğraşması gibi kadına yüklenen etiketlerin kullanılarak mizah yapılmıştır.
Penguen Deli Cevatta kullanılan karikatürde evde kalan erkeklerin seçiciliği kadının ise seçme hakkı olmadan durması ve kadını ‘turşusu kurulması’ deyimiyle birleştirerek kadının bir kez daha egemen toplumun oyuncağı olduğunun göstergesidir.270621_580123262020196_1792743985_n.jpg
Şekil 8- Penguen Deli Cevat


4.2.6.   Kız çocuk

Türkiye gündemine oturan ve ülkemizin çok yakın geçmişinde yaşanan Manisa, Siirt, vb bölgelerdeki cinsel sapma olayları bunun en kaba örneğidir. Geçtiğimiz yıllarda batıda yaşanan ve bütün Avrupa’yı ayağa kaldırın, bir babanın öz kızını yıllarca mahzende tecavüz etmesi ve bu tecavüz sonucu çocukların doğması, yüzyıllarca süren kültürel ilişkileri alt üst etmiştir o coğrafyada.
Bu ve benzeri olaylar bireye ait olduğu toplumda “ben” olup olamama durumunun bir sapma şekliyle patlamasından başka bir şey değildir. İç yaşamının volkanını ortak değerler bileşeninde aşamayan birey, kendini çevreleyen ekonomik koşulların, farklı biçimde kendine sağladığı olanaklarla bu iç çatışmalarını toplumla ters düşecek şekilde yaşar.
Örneği verilen karikatürde, Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen hüseyin üzmezin küçük yaştaki kız çocuğuna cinsel istimarda bulunmasını eleştiren  Penguen, küçük yaştaki kızı kullanarak toplumda var olan kız çocukların piskolojisini dikkate almayarak eleştirmişlerdir.
Huseyin-Uzmez.jpg
Şekil 9- Penguen Manşet

4.2.7.   Birleşme

Toplumda kadın dayanışmaları adı altında bir çok sivil toplum kuruluşu gibi örgütsel çalışan guruplar olmasına rağmen, egemen toplum tarafından küçümsenen kadının medyada güçsüz gösterilmiştir. Karikatürde betimlemeler arasında yer alan birleşme faktöründe yapılan karikatürlerde verilen mesajların kadın dayanışması adı altında yapılmış ancak, görselliklerle ve yazılan metinlerle ne kadar dayanışma içerisinde olurlarsa olsunlar kadın imajı yaratmaya çalışılmıştır.
kadin-karikatur-300x252.jpg
Şekil 10- Penguen Erdik Kamuran


4.2.8.   Anne eş durumu

Karikatürde kadın temsilininde karikatüristlere en çok konu olan betimlemelerden biride kadının annelik duygusudur. Annelik kadında yüklenmiş bir olgu olup onun doğasında var olan doğurganlık özelliğinden kaynaklanan çocuğa sahip çıkma, çocuğu büyütme ve çocuğu sevme gibi kendisine ait olan iç güdüleri konu alan karikatürler yapılmıştır. Bu karikatürlerin en ilgi çekeni ise süper güçlü kahramanları konu alan annelik karikatürleridir. Örneği vereceğimiz karikatürde Superman kahramanınında bir annesi olduğunu ve onada annenin nasihat vererek yola vurduğu görülmektedir.
426884_10150620396112475_1704220579_n.jpg
Şekil 11- Penguen Erdil Yaşaroğlu
sihirlikelime.jpg
Şekil 12-Penguen Erdil Yaşaroğlu
.



4.2.9.Eşitlik durumu

Kendini var etme uğraşıyla didinen kadın yapısal üretkenliğinin yani doğurma ve çocuk yetiştirmenin dışında toplumsal üretimde de yer almak için etkenliğini sürekli kılmak zorundadır. Bu zorundalıkla bir takım haklar elde eden kadın, varlığını sürdürmek için yüz yıllardır bir uğraş içindedir. Kadının bedensel olarak erkekten farklı oluşu, doğum olayı, çocuk büyütme, vb durumlar zaman zaman onu edilgen kılar. Bu gerekçeyle erkek egemen toplumda kadın ister istemez geri duruma itilir.
Verilecek olan karikatür örneğinde kadının erkeğe kendini eşit saydırması için erkeğin yaptığı işten anlaması yapması gerekmektedir. Ancak bu vesile ile kadın erkek ile eşit olabilir.
eşitlik meselesi.jpg
Şekil 13- Penguen numan
kadın-erkek-eşitliği.jpg
Şekil 14- Uykusuz dergisinden alınan bir karikatür





4.3.          Karikatürde kadının mesleki görünümü

Mizah dergilerinde dişil karakterin mesleği çizgideki durumuna göre saptanarak belirlenmiştir. Çizilen karikatürlerde kadını herhangi bir mesleki özelliğe büründürülmemiştir. Ancak çizilen karikatürlerin o anki vereceği mesajın içinde olması gereken duruma göre kadına bir meslek giydirilmiştir.
Her ne kadar karikatürlerde kadın olgusunun mesajı iletmek için bir sekreter bir öğretmen olarak gösterilmeye çalışılsada analizi yapılan karikatürlerde kadın olgusunun bir anne bir eş dışında herhangi bir iş yapmayan kişi karakterine sokulmuştur. Bu da egemen toplumun kadına uyarlamak istediği çizgiden kaynaklanır.
Mizahı yapılan karikatürlerde kadın sürekli tüketici olduğunu göstermeye çalışılmaktadır. Bunun yaparkende kadının özel hayatında var olan alışveriş tutkusu gibi hobileriyle kadını sürekli bir harcama içine sokmaya çalışılmıştır.
gulduren-cizimle_4843.jpg
Şekil 15- Gır gır dergisindeki bir karikatür
 kurban-bayramı.jpg
Şekil 16-Penguen Erdil Yaşaroğlu
gulduren-cizimle_bfde.jpg
Şekil 17- Penguen


4.4.         Karikatürde kadının toplumsal sınıflamadaki rolü

Mizah dergilerinde kadın karakterini toplumsal sınıflanması kategorisinde karakterlerin çizgideki görünümlerine göre; modern, geleneksel ve muhafazakar olarak kodlanmıştır. Kadının toplumdaki rolüne bakacak olursak bu kodlamaların gerçek hayatla ilgisi olduğunu görebiliriz. Medyada kadın temsiline baktığımızda toplumsal sınıflama açısından kadınlar her ne kadar modern, geleneksel ve muhafazakar olarak gruplara ayrılsada, sonuçta yansıtılan şey hep aynı kefe içinde verilmektedir. Her ne kadar sınıflar arası farklar olsada bu kadının gösterilmesine yansımamış yine aynı egemen toplumun kadın üzerindeki etkileri gözlenmiştir.
Analizi yapılan örneklerde modern, geleneksel ve muhafazakar kadın karikatürlerinde 3 farklı karakterdeki kadın aynı kefeye koyulmuştur.
406071_391059637654821_909257887_n-300x300.jpghamile-karikatürü-2.jpg
                                                                                                     Şekil 18- Penguen Erdil Yaşaroğlu
Şekil 19- Penguen Erdil Yaşaroğlu
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQjzqnhNm8uNjqgRAAdRZZcKkj0HSw2VrHagvJdmbqkFwizfwUhY07hB5PmjG8ykl8iadOBoSSerBv98aczqv82j_y66CEIXwLgVIgT5E9DVgx7jn_MRdxWxfPhfbkART90oCSjscbUmAD/s1600/tahsin-kaya-8-mart.jpg
Şekil 20- Uykusuz Taşkın Kaya

4.5.         Karikatürde kadının mekandaki görünümü

Bu kategoride kadının mekan olarak daha çok nerede gösterildiğine saptamaya yöneliktir. Buna göre; kadın en çok evin odaları, iş yeri ve sokaklar gibi yerlerde çizildiği görülmüştür.
Verilmek istenen mesajı ulaştırmak için örneğin; annelik, eş veya temizlikçi durumunu göstermek için evdeki odalar kullanılmıştır. Bunun dışında alış veriş merkezlerinde sokak ortasında çizilerek mesajın alıcıya ulaşmasını sağlanmıştır.
bulasik yikiyon karikatur.jpg
Şekil 21- Penguen Selçuk Erdem
futbol-mu-ben-mi-karikatur-6822.jpg
Şekil 22- Gırgır derigisindeki bir karikatür

 

SONUÇ


Bireye, toplumsal ve kültürel olarak yüklenen cinsiyet rolleri olarak özetlenebilecek toplumsal cinsiyet kavramı kültür çalışmalarında önemini koruyan bir konudur. Günümüzde pek çok kilte iletişim mecrasında toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının sunumu görülmektedir. Bu kalıp yargılar içinde kadın rollerin sunumu genellikle ataerklil toplum yapısına uygun imajlarla karşımıza çıkmaktadır. Mizah olgusu çağdaş toplumun önde gelen dinamiklerinden biri olarak toplumun geneli tarafından kabul gören kalıp yargıları eleştirerek değişime katkı sağlayan önemli bir mecradır. Bu araştırmanın amacı siyasal, kültürel, iktisadi pek çok toplumsal konuda eleştirel bir misyonu olan mizahın toplumun kalıp yargılarını eleştirirken toplumsal cinsiyet bağlamında kadın imajın inşasındaki rolünü anlamaya yöneliktir.
Bu bakış açısıyla amaçlanan çalışma, müzahın önce ve eleştirel doğasının, tükr toplumunda yer alan dişil cinsiyet rolüne yönelik kalıp yargılara dayalı mizah yapıp yapmadığı ve bu kalıp yargıları pekiştirip pekiştirmediği anlamak açısından önemlidir. Bu nedenle iletişimdeki buluşlarla anılan çağımızda, karikatür, çizgilerle yakaladığı evrensel dille, bize bizi anlatan ayna işleviyle öznemizi oluşturmaktadır. Karikatürün çok katmanlı yapısına uygun olarak araştırma yönetemi olarak içerik analizi kullanılmıştır. Araştırmanın kısıtları Penguen, Uykusuz, Gırgır ve Leman ulusal haftalık mizah dergilerinde yer alan karikatürlerin görsel ve sözlü iletişim kodlarında kadın imajı incelenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder