16 Mart 2012 Cuma

Geçmişi Şimdi Yaşatalım






Derbiye bir gün kala içimdeki saçma sapan derbi muhabbetlerinde sıkılmış ruhun derdini anlatmak için bloğumda yerimi aldım. Türkiye Cumhuriyeti güçler ayrılığı ilkesiyle, yasama, yürütme ve yargının oluşumlarıyla yönetilen bir demokratik ülkedir. Bunun yanında büyük bir global köy haline gelen dünyada halkları ve devletleri etkisi altına alan 4. güç sayılan kaltivasyonla yani medya gücüyle bir takım oluşumlar kontrol altına alınmıştır.
 Bu oluşumda Türk medyasının etkisinin hedef kitle üzerinde baya bir etkisi olmuştur. Türk medyası, siyaset, futbol, sosyal konularda hedef kitleyi ele geçirmiş ve onu bir kukla gibi oynatıyordu. Son yıllarda gelişen sosyal medya ile halk kaltivasyonu ele almış durumda. Her ne kadar sosyal medyadan kendini yönlendirebilse de provakatörlerin oyununa gelinip bir takım konularda birbirimize düşürülüyoruz. Örneğin, futbol. Yarın oynanacak derbi için tarafların birbirleriyle atışmalarında sınır kalmadığı her türlü çirkinliğin, saçmalığın ve nefretin beslendiği sosyal atışmaları üzülerek takip etmekteyim.
Her ne kadar Türk halkı gaza gelmede bir numara olsada, geçmişte yaşanmış rekabetler örnek alınarak derbi hazırlığı içinde bulunulabilir. Taçsız Kral Metin Oktay’ın ağları yırtan golünün ardındaki açıklama benim ne demek istediğimi açıkça belirtmektedir.

“Benim attığım gol hala konuşuluyorsa bu Fenerbahçe’nin büyüklüğündendir.”   Taçsız Kral METİN OKTAY
DADO

8 Mart 2012 Perşembe

Gelecekteki Oğula Mektup







Sevgili oğlum,
Sana bu satırları yazarken, benim evlenip evlenmeyeceğim, çocuğumun hatta oğlumun olup olmayacağını şimdiden bilmeden sana bu mektubu yazıyorum. Yavrum, dünyaya geldiğinde seninde benim gibi Galatasaray aşığı olman ilk temennimdir. Sana buradan geleceğin hakkında herhangi bir vaat vermiyorum, yani bunu vasiyet olarak algılama ama; vereceğim öğütleri iyi dinle. Şu an 24 yaşında olmama rağmen bekar bir gencim. Daha seni doğuracak anayı bile bulmuş değilim. Bilmiyorum ne zaman evlenirim, kiminle evlenirim. Her ne kadar ananı tanımasam bile sen ve ben onu çok seveceğimize canı gönülden inanıyorum. Oğlum, sana şimdilik büyük bir servet bırakamıyorum hatta bir tek zırnığım bile yok. Ama iş adamı olma yolunda ısrarla ilerliyorum, insanların komik gülüşleri altında. Okay Holding’in temellerini bu aralar atmak üzereyim. İlerde seninle beraber bu holdingi Türkiye’de parmakla gösterilecek holdingler arasına koyacağız, hele sen bir gel.
Seni şimdiden canımdan çok seviyorum yavrucum. Belki kardeşlerin olacak nasipse, onlarla birlikte biz büyük bir aile olacağız. Bunları neden mi anlatıyorum? Şu an hayattan bir beklentisi olmayan bir adamın gelecekteki gördüğü tek yerden bahsediyor sana. Ben sana inanıyorum oğlum, sen geleceksin, Allah nasip ederse tabi.
En yakın zamanda buluşmak dileğiyle, gözlerinden öperim, baban ...
DADO

6 Mart 2012 Salı




Alıcısız mektup...

Yoktu hiçbir şey. Ama hayal etmek vardı, hayal etmek için de geceyi beklemek. Çok sevdiğini beklersin ya gözlerin yollarda. Öyleydi benim için geceyi beklemek. Soğuk yatağın çıplak ayağımı üşütmesi bile tatlı geliyordu bana, çünkü hayallerime yatmıştım artık ben. Ne düşünürdü bir çocuk? Oyuncak mı? Ben oyuncağım olduğu hatırlamıyorum anne. Ama şimdi geldi aklıma bir cumartesi günüydü, sanırım bir kış ayı olacaktı ki hava erken kararmıştı. 250.000 liramız vardı. Elimden tutup pazara götürmüştün beni. 5 yaşındaydım ve anlamsızca bakınıyordum etrafıma. Plastik bir polis arabası almıştın bana eve dönerken. Ondan sonra oyuncağım olduğunu hatırlamıyorum işte. O zamanlar çok umurumda değildi ama şimdi oyuncak görünce içim acıyor. En hafif acım bu ama üzülme tamam mı? Düşeriz canımız acır diye bisiklet aldırmadın ya bize canım hala acıyor ve geçmeyecek bunun acısı. Ne bir sevgili, ne bir dokunuş, ne bir sarılma. İki lastikli bir demir parçası ne kadar can yakar anne? Bir ayakkabı, oyuncak, bisiklet, … Canımı en çok ne yaktı biliyor musun anne? Sizlere sarılamamak, sizinle arkadaş gibi olamamak. Çocukluk fotoğrafım var mı anne? Ailece, eksiksiz bir arada olduğumuz bir fotoğrafı hatırladım şimdi de. Ben sünnet olmuş yatağımda yatıyorum, babam ve sen yanımda sandalyedesiniz, ablamlar sizin önünüzde diz çökmüş bir şekilde durmuş o an zaman. Ama hiç kimse gülümsememiş. Neden hep acıları hatırlıyorum anne? Biz hiç gülmedik mi? Tüm bunları sana söylememin nedeni babama söyleyemiyor oluşum. Seni suçlamıyorum anne. Babam babasız büyüdü ama bizi de öyle büyüttü. Çok seviyor belki de bizi ama göstermedi hiç sevdiğini. Babam koltukta televizyon izlerken uyuyakalırdı ya, hep gözümün önünden bir sahne geçerdi. Uyanıkken sarılamadığım babama, koşarak gider sarılırdım ve o uyanır beni azarlardı. Babam bana sarıldı mı anne? Anlatırdın ya bana 3 yaşına kadar babamın şapkasıyla uyurmuşum, şapkadan babamın kokusunu almadan uyumazmışım. Babam da beni o kadar sevdi mi? Büyüdüm ama hissetmedim büyüdüğümü. Ne küçük kalabildim ne büyümüş olabildim. Hayatın ortasında kalmakla geçti yıllarım, ne birilerine, bir şeylere bağlanabildim ne de herkesten ve her şeyden kopabildim. Ama ne zaman biri beni sevse hep kaçasım geldi. Sevgiyi görmeden sevgi gösteremezdim, sevdiklerim de sevgimi gösteremediğim için gittiler. Şimdilerde geceleri uyumuyorum, çünkü hayal edemiyorum artık hiçbir şeyi. Unutmaya başladım her şeyi hem de çok kısa zamanda unutuyorum artık. Unutursam içim acımaz artık değil mi? İnsanlar bana tuhafsın diyor. Ben tuhaf mıyım anne?

3 Mart 2012 Cumartesi

Başı Dumanlı ERZURUM







Erzurum!! Dört Bir Yanını Altından Kaplasan Bu Basına Yaranamazsın...




Erzurum'da işe girmiş gireli ulusal basını ve  yerel basını takip ediyorum. Geçtiğimiz senede kış olimpiyatları düzenlendi. Alt yapı hazırlandı, tanıtımlar yapıldı, ihtişamlı açılış yapıldı, sporcular kendi kulvarlarında ülkelerini temsil ettiler, yani Erzurum güzel bir organizasyon geçirdi. O günlerden bugüne geçen şubat ayında Ankara'da Erzurum Günleri adlı festival düzenlendi. Festivalde Sağlık Bakanı Recep Akdağ başta olmak üzere bir çok siyasi başkanlar ve vatandaşların katılımıyla Erzurum kültürünü  tanıtan türküler ve oyunlar sergilendi. Bu haberi tüm iletişim araçlarıyla yardım alarak, tüm medya organlarına baktığımda sadece küçük bir haberden başka bir şey bulamadım. Hadi diyelim böyle haberler basında geniş yankı uyandırmayacağı için pek bahsedilmiyor. Peki Ankara'da Rize Günleri mi, Ayder festivalleri mi, Kayseri festivalleri mi, Erzurum etkinliklerinden önemli ki basında, tüm yayın organlarında, en önemlisi de premium time haber saatinde yayınlanan VTR'de yer alıyor. Olimpiyat köyü olma yolunda hızla ilerleyen Erzurum'a neden basın önem vermiyor, bunu ben Erzurum'un başı dumanlı olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Yoksa neden basın yer vermesin ki neden bulamıyorum. Bu Erzurum'un kaderi mi?


DADO

2 Mart 2012 Cuma

Halkla İlişkilerin Tanıtımı






İŞLETMELERDE HALKLA İLİŞKİLER VE EKONOMİ
Bugüne kadar ülkemizde Halkla İlişkiler denilince akla çoğu kez kamu kuruluşları gelmiştir. Oysa işletmelerde halkla ilişkiler konusu çok az işlenmiş ve bu aşamada çok az şey yazılmıştır.
Kâr amacı gütsün ya da gütmesin tüm kurumlar için günümüzde önem kazanan faaliyetlerden biri de halkla ilişkilerdir. Ekonomik rekabetin artması, uluslararası ilişkilerin önceki yıllara göre kıyaslanamayacak ölçüde gelişmiş olması, kitle iletişimindeki gelişmelerle dünyamızın küçük bir köye dönüşme yolunda hızla ilerlemesi halkla ilişkilerin önem kazanmasında etkili olmuştur.
Halkla ilişkilerin genel hedefi tanımak ve tanıtmak olmasına karşın, halkla ilişkilerin kendisini henüz topluma yeterince tanıttığı söylenemez. Bu bakımdan halkla ilişkilerin konusu, halka, işletmecilere, yöneticilere ve üniversite öğrencilerine tanıtılmalıdır.
Halkla ilişkiler genel anlamıyla kamu ile organizasyon arasında uyumu ve anlayışı sağlamadır. Başka bir değişle bir kuruluşu, çalışanlara, müşterilere, ilgili olduğu kişilere sevdirme ve saydırma sanatıdır. Halkla ilişkiler genellikle melez bir disiplin olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de sosyolojiden psikolojiye, iletişim biliminden yönetim bilimine uzanan geniş bir teorik ve pratik çerçeve üzerine inşa edilmiş, disiplinler arası bir alandır . Halkla ilişkilerin bağlantılı olduğu alanlardan biri de ekonomidir. Bu alanda ekonomiyle bağlantı kurulabilmesi için işletmenin yönetim fonksiyonunu oluşturması gerekmektedir.
Halkla ilişkiler ekonomi ilişkisi genellikle “finansal halkla ilişkiler”, “halkla ilişkilerde bütçeleme” ve “kriz yönetimi” başlıklarında dar bir alana hapsedilmiştir. Oysaki halkla ilişkiler kökeni ekonomi bilimine dayanmaktadır. Son dönemlerde oluşan ekonomik krizden etkilenen işletmelerdeki kriz yönetiminin hazırlıksız yakalanışları işletmelerdeki halkla ilişkilere olan güvenin azalmasına neden olmuştur. Oysa halkla ilişkilerin ortaya çıkış nedeni, tam da bu durumun tersi olarak, “kamuların doğru zamanda, doğru biçimde bilgilendirilmesi” prensibini kabul etmiştir. Bu bağlamda halkla ilişkilerin işletmecilere yönetici fonksiyonuyla işlenmesi ve herhangi bir ekonomik krize karşı hazırlıklı olabilmesi için  PR uzmanlarının ve akademisyenlerin işletmecilere kriz yönetiminin kurulmasınını finansal açıdan zorunlu olduğunu haberdar etmesi gerekmektedir. 
DADO